aofsoru.com

Afet Risk Azaltma Politikaları Dersi 7. Ünite Özet

Doğa Kaynaklı Afet Risk Azaltma Stratejileri-Iı

Giriş

Son 50 yıllık süreçte nüfusun artması, plansız yerleşim alanları oluşturulması, küresel ısınma ve iklim değişikliği, insanın çevresine ve doğaya karşı duyarsızca gerçekleştirdiği faaliyetlere bağlı olarak, eskiye oranla daha sık ve daha şiddetli doğa kaynaklı afetler oluşmaktadır. Geniş alanları ve kitleleri etkileyen bu afetler, büyük çaplı can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır.

Ülke, bölge ve şehir ayrımı yapmaksızın her yerde her zaman oluşabilen doğal tehlikeler olarak gerçekleşen meteorolojik olaylar, doğrudan veya dolaylı olarak afetlere sebep olmaktadır.

Son yıllarda küresel ısınmanın etkilerine bağlı olarak iklim değişiklikleri ve doğa kaynaklı afetler sıklıkla tartışma konusu olsa da iklim değişikliğinde de yine insan ve yaşadığı çevre arasındaki ilişkinin sonuçlarının etkili olduğu, doğa kaynaklı olayların doğal olmayan bir sürecin sonunda afet olarak karşımıza çıktığı görülmektedir.

Meteoroloji bilimi ve teknoloji alanındaki gelişmeler; birçok çalışmanın temeli olan gözlem verilerinin farklı sahalardan sürekli olarak elde edilmesi, iklim ve iklim değişikliğinin izlenmesi, araştırma çalışmalarının yapılması, tahmin ve erken uyarıların hazırlanması için ileri teknoloji ürünlerinin geliştirilmesini ve uygulamaya konulmasını sağlamaktadır. Bu gelişmeler ve uygulamalar, meteorolojik afetlere yol açan olayların önceden tahmin edilerek afet risklerinin azaltılmasına, can ve mal kayıplarının önlenmesine çok büyük katkı yapmaktadır.

Meteorolojik Olaylar ve Afetler

Afet, toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini durduran veya kesintiye uğratan, etkilenen toplumun baş etme kapasitesinin yeterli olmadığı doğa, teknoloji veya insan kaynaklı olaydır. Afet bir olayın kendisi değil, doğurduğu sonuçtur.

Doğa kaynaklı afet ; deprem, sel, heyelan, çığ, kuraklık, fırtına, dolu, hortum, göktaşı düşmesi vb. gibi oluşumu engellenemeyen jeolojik, meteorolojik, hidrolojik, klimatolojik, biyolojik ve kaynağı dünya dışında olan tehlikelerden kaynaklanan doğa olaylarının sonuçlarına verilen genel addır.

İnsan kaynaklı afet ise politik ve insan faktörlerinin etkin olduğu savaşlar, iç çatışmalar, terör eylemleri, büyük göçler, endüstriyel kazalar gibi olaylar ve bunların doğurduğu sonuçların tümüdür.

Meteorolojik şartlar ve hava olayları ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkili olan afetlerin tümü, doğal afet veya doğa kaynaklı afet tanımlamaları içinde değerlendirilmekte ve meteorolojik afetler veya meteoroloji karakterli afetler olarak adlandırılmaktadır.

Doğal Tehlike ve Doğa Kaynaklı Afet İlişkisi

Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan afetlerle ilgili bir rapordaki yer alan tanımlamalarda; doğanın kendi dinamiği, çevre şartları ve doğal çevrimi içinde gerçekleşen, insanlar ve yaşadıkları çevre için olumsuzluklara sebep olabilecek riskleri taşıyan olayların “doğal tehlike” olduğuna vurgu yapılırken, bunların can ve mal kaybına dönüşen etkilerinin, insanın yaptığı veya yapmadığı bazı faaliyetlerine bağlı olarak doğal olmaktan çıktığı ve bu olayların şiddetine oranla çok daha büyük zararlara yol açarak “afet” boyutuna ulaştığı ifade edilmektedir. Buna göre, meteorolojik bir olayın afete dönüşmesinde doğal şartların yanı sıra insan faktörünün de önemli ve büyük bir payı vardır.

Meteorolojik Olaylar ve Afetler

Uzun bir zaman diliminde ortaya çıkan ve etkileri çoğu kez geniş alanlara yayılan afetler yavaş gelişen afetler, kısa süre içinde ani olarak meydana gelen ve nispeten daha dar alanları etkileyen afetler ise hızlı gelişen afetler olarak ifade edilmektedir. Can ve mal kaybı açısından son derece etkili ve kalıcı olan ve geniş alanlara yayılabilen yavaş gelişen afetler, oluşumu ve etkisinin zamana yayılması sebebiyle, aniden ve hızlı bir şekilde gelişerek kısa sürede daha çarpıcı ve şok edici etkiler gösteren afetlere göre çoğu zaman gündemde daha alt sıralarda yer almaktadırlar.

Ülkemizde de sıklıkla karşılaşılan ve afetlere yol açan önemli meteorolojik olaylar; fırtına, şiddetli yağış, sel, taşkın, kuvvetli kar yağışı, dolu, kuraklık, don, çığ, heyelan, sis, yıldırım ve orman yangınıdır.

Dünyada ve Türkiye’de Meteorolojik Afetler

Çeşitli dönemlere ilişkin doğa kaynaklı afet istatistikleri, hem oluşma sıklıkları hem de can ve mal kaybı açısından etkilerine göre incelendiğinde, meteorolojik olaylardan kaynaklanan afetlerin tüm dünyada ve ülkemizde gerçekleşen doğa kaynaklı afetler arasında ön sıralarda yer aldığı görülmektedir. Özellikle fırtına, sel ve taşkınlar ile kuraklık, tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de en çok maruz kalınan önemli doğa kaynaklı afetlerdir.

Dünyada Meteorolojik Afetler

Dünya Meteoroloji Teşkilatı tarafından yapılan bir çalışmada (WMO, 2014), 1970’ten 2012’ye kadar olan süreçte, kuraklık, taşkın, fırtına, tropik siklon, aşırı sıcaklıklar, heyelan ve orman yangını gibi meteorolojik olaylar veya meteorolojik ve hidrolojik şartlarla doğrudan ilişkili salgın hastalıklar ve böcek hastalıklarından kaynaklanan 8.885 doğa kaynaklı afet oluştuğu, 1.944.653 can kaybı meydana geldiği ve 2,4 trilyon ABD doları tutarında ekonomik kayıp ortaya çıktığı belirtilmektedir.

Türkiye’de Meteorolojik Afetler

Türkiye’de kayıt altına alınan şiddetli meteorolojik olaylar ve doğa kaynaklı afet kayıtları incelendiğinde, fırtına, sel ve taşkın başta olmak üzere meteorolojik olaylardan kaynaklanan afetlerin her mevsimde ve her bölgemizde yaşandığı, çok sayıda can ve büyük çapta mal kayıplarının oluştuğu görülmektedir.

1940-2010 yıllarını kapsayan 70 yıllık sürede, ülkemizde meteorolojik olaylarla ilişkili olarak kayıtlara geçen yaklaşık 10.000 şiddetli meteorolojik olay gerçekleşmiştir. Bunlara bağlı afetlerin oluşma sıklığında ilk iki sırayı fırtına, sel ve taşkınların almıştır.

Meteorolojik Afetlerin Etkileri

Meteorolojik afetler, hem oluşma sıklıkları hem de etkileri açısından doğa kaynaklı afetler arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Dünya Meteoroloji Teşkilatı, meteorolojik afetlerin, dünya genelinde gözlenen doğa kaynaklı afetlerin %90’ını oluşturduğunu, can kayıplarının %72,5’i ve ekonomik kayıpların %75’ inin de hava, su ve iklim kaynaklı olaylar sonucunda oluşan doğa kaynaklı afetlerden kaynaklandığını belirtmektedir.

Kara, deniz, hava yolu ve demir yolu ulaşımındaki aksamalar, tarım alanlarının zarar görmesi, ev ve iş yerlerini su basması, soba zehirlenmeleri yaşanması, eğitim ve öğretimin kesintiye uğraması, sanayi tesislerinin çalışamaz hâle gelmesi, enerji nakil hatları ve iletişim hatlarının kopması, çatıların uçması, bina ve ağaçların yıkılması, kullanma ve içme suyunun yetersiz kalması, taşıtların zarar görmesi, orman yangınlarının çıkması gibi olayların yanı sıra, meteorolojik olay ve afetlerin; salgın hastalıkların ortaya çıkması, sosyal ve ekonomik yapının bozulması gibi ardışık etkileri de olabilmektedir.

Afet Yönetiminde Meteoroloji ve Meteorolojik Afetler

Afet yönetimi, afet risklerinin azaltılması; afetlerin şiddetinin ve oluşturacağı kötü sonuçlarının zararlarının önlenmesi ve azaltılması; senaryo ve olası hasar ve ihtiyaçların tahmin edilmesi; acil durumlara müdahaleye planlama ve hazırlık; eğitim ve tatbikatlar; erken uyarı, tahmin, izleme; afet sonrası hızlı etki ve ihtiyaç analizi; afet anında hızlı ve etkili müdahale ve iyileştirme; afet sonrası iyileştirme ve rehabilitasyon vb. için sürekli, bütünleşik, kapsamlı, çok sektörlü, çok disiplinli sosyoekonomik yöntem, planlama ve önlemlerin uygulanması faaliyetlerinin tümüdür.

Modern afet yönetimi anlayışında afet oluşmadan önce afetin yönetilmesini sağlamak üzere afet risklerini azaltmayı ön planda tutarak, bütünleşik bir yaklaşımla tüm aktörlerin yetki, görev ve sorumluluklarının tanımlanmasına ve yapılan tanımlamaya uygun olarak uygulamaların gerçekleştirilmesine odaklanılmaktadır.

Meteorolojik afetlerin yönetimine bütüncül bir yaklaşımla bakıldığında, Türkiye’de başta Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü olmak üzere kanunla görev, yetki ve sorumluluklar verilmiş olan kamu kurumlarının, yerel yönetimlerin ve eğitim kurumlarının yanı sıra, basın kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin ve vatandaşların bu süreçte önemli görev ve sorumlulukları olan aktörler olduğu görülmektedir.

Afet Yönetim Süreçleri ve Meteoroloji

Afet yönetiminin, risk azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme süreçlerinin her birinde, herhangi bir afet için gerçekleştirilen faaliyetlerin, doğrudan veya dolaylı olarak meteorolojiyle ilişkileri vardır.

Risk Azaltma Süreci ve Meteoroloji

Risk azaltma süreci, afete sebep olabilecek tehlikenin oluşmadan önlenmesi veya oluştuğunda ortaya çıkabilecek etkilerinin azaltılmasına yönelik olarak tehlike ve risk analizlerinin yapılmasını ve bunların etkin şekilde yönetilmesini içeren modern afet yönetiminin en önemli aşamalarından birisidir. Risk azaltma sürecinde sahada olması gereken en önemli oyunculardan birisi kuşkusuz meteoroloji bilimidir.

Meteorolojik afetlerin tehlike analizlerinde bölgenin şartları da dikkate alınarak meteorolojik olayların değerlendirilmesi, tehlike haritalarının hazırlanması, hangi risklerin oluşabileceğinin ve bunların hangi yöntemlerle yönetilebileceğinin belirlenmesi, risk veya zarar azaltma sürecinde yapılması gereken önemli faaliyetler olarak değerlendirilmektedir.

Risk yönetiminin önemli bir aracı olan sigorta uygulaması da, meteorolojik değerlendirmelerle yakından ilişkilidir. Hangi bölgelerde ne tür afetlerin, hangi olasılık ve etkiyle oluşabileceğinin analiz edilmesi sigortacılık için son derece önemlidir.

Hazırlık Süreci ve Meteoroloji

Meteorolojik afetler öncesinde yapılacak tahmin ve erken uyarılardan afet personelinin eğitimine, muhtemel afetler için bölgesel depoların ve bu depolarda stoklanacak malzemelerin özelliklerinin belirlenmesine, haberleşme sistemlerinin alternatifli olarak kurulmasına kadar tüm hazırlık sürecinde, meteoroloji biliminden faydalanılmalıdır.

Afete dönüşebilecek meteorolojik olaylara karşı erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi, uyarıların merkezi ve yerel yöneticiler ile halka en kısa ve anlaşılır şekilde ulaştırılmasının sağlanması için idari ve teknik alt yapının oluşturulması, yöneticilerin ve halkın bu tür afetlere ilişkin uyarıları aldıklarında nasıl davranacaklarının belirlenmesi, yöneticilerin ve halkın bu konuda bilinçlendirilmesi ve bilgilendirilmesi, hazırlık sürecinin önemli faaliyetleridir.

Müdahale Süreci ve Meteoroloji

Müdahale sürecinde, afet bölgesine ulaşım şartları, afet bölgesindeki mevcut hava şartları ile kısa, orta ve uzun vadedeki hava şartlarına göre yapılacak planlamalar, bu şartlara göre barınma, beslenme gibi ihtiyaçların temin edilmesi için etkin bir meteorolojik bilgi desteğine gereksinim olduğu açıktır.

İyileştirme Süreci ve Meteoroloji

Afet sonrasında oluşan hasarın giderilmesi ve öncekinden daha iyinin yapılmasına yönelik faaliyetleri kapsayan iyileştirme sürecinde de meteorolojik bilginin etkin bir şekilde kullanılmasına ve karar vericiler için meteorolojik desteğin sağlanmasına ihtiyaç vardır. Alt yapıların tasarım ve imalatlarının meteorolojik bilgiler değerlendirilerek yapılması gerekmektedir.

Tahmin ve Erken Uyarı

Tahmin; herhangi bir konuda kaynak, yer, zaman, miktar ve olasılık gibi net ve nicel büyüklükler belirten kestirimlerdir. Bir andaki hava durumundan faydalanarak, atmosferin ilerideki nicel durumunu belirlemek ise hava tahmini olarak tanımlanabilir.

Meteorolojinin afet yönetim sürecine katkısının artırılması ve afet zararlarının azaltılması için sürekli araştırma ve geliştirme çalışmaları yapılmakta, son derece modern ve gelişmiş erken uyarı ve tahmin sistemleri kurulmaktadır.

Dünyada Tahmin ve Erken Uyarı Sistemleri

Özellikle gelişmiş ülkelerde meteorolojik afetlere karşı erken uyarı sistemlerinin kurulması ve tüm afet yönetim sürecinde de meteorolojinin etkin bir şekilde yer alması için çalışmalar yapılmaktadır.

Dünya Meteoroloji Teşkilatı, Avrupa Orta Vadeli Tahminler Merkezi, Avrupa Meteoroloji Uyduları İşletme Teşkilatı başta olmak üzere çeşitli kuruluşlar tarafından Meteorolojik afet risklerinin azaltılması ve etkin bir afet yönetimi için, uluslararası iş birlikleri kapsamında teknolojik alt yapıların geliştirilmesi, veri ve bilgi paylaşımı, kapasite artırımı konusunda ortak çalışmalar yapılmakta, afet risk azaltmaya yönelik bölgesel ve küresel ölçekte projeler hazırlanarak uygulanmaktadır.

Tüm ülkelerin hazırladığı erken uyarıların geliştirilmesi ve ortak bir platform üzerinden kullanıcılara sunulmasını amaçlayan çoklu tehlike küresel erken uyarı sistemi (Global Multi-Hazard Alert System-GMAS) kurulması çalışmaları da devam etmektedir.

Türkiye’de Tahmin ve Erken Uyarı Sistemleri

Tahmin ve erken uyarı sistemlerinin en temel bileşeni kuşkusuz gözlem sistemleridir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından, yer gözlem ağı, deniz gözlem ağı, yüksek atmosfer gözlem ağı ile uydu, radar ve yıldırım tespit sistemlerinden oluşan uzaktan algılama gözlem ağını içeren bütünleşik bir gözlem ağı tüm ülkeye yaygın olarak kurulmuştur. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, kendi görevleri kapsamında akım gözlem istasyonları ve kar ölçüm istasyonlarını işletmektedir. Orman Genel Müdürlüğü de orman yangınları ile mücadeleye ilişkin faaliyetleri yürütmektedir.

Tahminlerin hazırlanmasında, meteorolojik tahmin sürecinin en önemli ve vazgeçilmez bileşenlerinden birisi hâline gelen sayısal tahmin modelleri kullanılmaktadır.

Tahmincilerin gerek Türkiye’nin gözlem ağından gerekse diğer ülkelerin gözlem ağlarından elde edilen verileri, uydu ve radar ürünleri ile sayısal tahmin ürünlerini kendi bilgi ve tecrübelerini de katarak değerlendirmesi sonucunda, günlük, haftalık ve mevsimsel tahminler gibi değişik süreler için tahminler ile şiddetli meteorolojik olaylar için erken uyarılar hazırlanmakta ve hazırlanan tahmin ve uyarılar, çeşitli iletişim kanallarıyla ilgililere ulaştırılmaktadır.

İklim ve İklim Değişikliği

Hava durumu; belirli bir yerde, belirli ve kısa bir süre içinde etkin olan atmosfer koşullarıdır. İklim ise herhangi bir bölgede uzun yıllar içinde ortaya çıkan ortalama hava koşullarıdır. İklim elemanları, farklı oranlarda birleşerek bir yerin iklimini oluşturan güneşlenme, sıcaklık, basınç, rüzgâr, yağış, bulutluluk, buharlaşma, vb. gibi atmosfer özellikleridir. İklim elemanlarını etkileyen faktörler olarak, enlem etkisi, kara ve denizlerin etkisi, yükseklik (rakım), rüzgâr yönü, yer şekilleri, bitki örtüsü ve deniz akıntıları sayılabilir.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde iklim değişikliği, karşılaştırılabilir bir zaman döneminde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik biçiminde tanımlanmaktadır.

Küresel Isınma ve İklim Değişikliği İlişkisi

İklim sistemi için önemli olan doğal etmenlerin başında sera etkisi gelmektedir. Atmosfer, bitki seralarına benzer bir davranış sergilemektedir. Bulutsuz ve açık bir havada, kısa dalgalı güneş ışınımının önemli bir bölümü atmosferi geçerek yeryüzüne ulaşır ve orada emilir. Ancak, yerkürenin sıcak yüzeyinden salınan uzun dalgalı yer ışınımının (radyasyonu) bir bölümü, uzaya kaçmadan önce atmosferin yukarı seviyelerinde bulunan çok sayıdaki etkin sera gazları tarafından emilir ve sonra tekrar yer yüzeyine doğru salınır. Atmosfer dışına gitmesi gereken ve yer yüzeyine fazladan salınan radyasyon doğal sera gazı etkisini artırır. Bu ise küresel ısınmaya neden olan en önemli sebeptir.

Atmosferdeki gazların, gelen Güneş ışınımına karşı geçirgen, buna karşılık geri salınan uzun dalgalı yer ışınımına karşı çok daha az geçirgen olması nedeniyle Yerkürenin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu doğal süreç sera etkisi olarak adlandırılmaktadır ve bu sayede küresel ısınma gerçekleşmektedir.

Fosil ve biyokütle yakıtların yakılması, insan kaynaklı sera gazı salımlarının (emisyon) en büyük kaynağıdır. Çimento üretimi; karbondioksit, tarım ve katı atık düzenli depolama sahaları; metan gazı salmaktadır. Gübre kullanımı ve naylon üretimi; diazot monoksit ve buzdolabı ile klimalar ise; florin sera gazı salımlarını artırmaktadır. Tarım amaçlı kullanım için arazi açılması, koyu renkli yüzeyin miktarını artırmakta ve sonuç olarak gelen güneş radyasyonu yansımaktan çok emilmektedir. Arazi açılması ayrıca, ormanların tahrip edilmesi nedeniyle karbondioksiti tutan ve depolayan ağaç ve bitkilerin azalması anlamına gelmektedir. Çölleştirme, atmosfere geçen toz miktarında artışa neden olması dolayısıyla güneşten Yerküre yüzeyine gelen enerjiyi azaltarak küresel ısınmayı yavaşlatan bir etkiye sahip olabilmektedir. Şehirleşme, şehir ısı adalarının, yani şehirlerde çevrelerine göre daha sıcak alanların oluşmasına yol açmaktadır.

İklim Değişikliği Değerlendirmesi

Dünyada 2016 yılı, endüstri öncesi döneme göre ortalama sıcaklık 1.1°C’lik sapma ile en sıcak yıl olmuştur. 2015- 2016 El Nino olayı nedeniyle 2016 yılının ilk aylarında sıcaklıklar en yüksek derecelere ulaşmış ve yılın ikinci yarısında da uzun dönem ortalamaların çok üzerinde gerçekleşmiştir.

Dünya Meteoroloji Teşkilatı (WMO) iklim değerlendirmelerine göre 2017’de küresel ortalama sıcaklık, 1981-2010 ortalamasının (14.3°C) yaklaşık 0.46°C üzerinde gerçekleşerek 1880’den itibaren yapılan ölçümler dikkate alındığında 2016 ve 2015 yıllarından sonra en sıcak üçüncü yıl olmuştur.

Dünyadaki sıcaklık artış eğilimine benzer durum Türkiye için de görülmektedir. Türkiye’de de son yıllarda sıcaklık ortalamalarında önemli miktarda artışlar olurken, 2016 yılı 1971’den bu yana gerçekleşen dördüncü sıcak yıl olarak kayıtlara geçmiştir. 2016 yılı ortalama sıcaklığı 14.5°C ile 1981-2010 otuz yıllık periyodunun ortalama değeri olan 13.5°C’nin 1.0°C üzerinde gerçekleşmiştir. İklim verilerine göre 2010 yılı Türkiye’de yaşanan en sıcak yıldır.

İklim Projeksiyonları

Küresel iklim modelleri (GCMs), Genel Dolaşım Modelleri olarak da bilinir. Genel Dolaşım Modelleri, atmosferdeki, okyanuslardaki, kriyosferdeki (yeryüzündeki kar ve buz çökeltilerinin bütünü) ve arazi yüzeyindeki fiziksel süreçleri temsil etmektedirler. Karbondioksit konsantrasyonundaki artışlar (ya da karbon eşdeğerine sahip diğer sera gazlarının konsantrasyon artışları) belli kriterler çerçevesinde GCMs- Genel Dolaşım Modelleri içerisinde yer almaktadır. Bu modeller içerisine giren küresel iklim parametrelerinin çeşitliliği sayesinde hassasiyetini artırmaktadır.

Küresel ölçekte hazırlanan İklim Modelleri belli bir bölge için ölçek küçültme yöntemi ile küçültülerek ve çözünürlüğü artırılarak uyarlanabilmektedir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) tarafından Türkiye için hazırlanan bölgesel iklim modeli senaryolarına göre 2100 yılına kadar 30’ar yıllık periyotlarla sıcaklık ve yağışta ne gibi değişikliklerin olacağına dair çalışmalar yapılmakta ve sürekli güncellenmektedir.

İklim Değişikliğinin Etkileri

Küresel iklimdeki ısınma kesindir ve 1950’li yıllardan beri iklimde gözlenen değişikliklerin çoğu on yıllardan bin yıllık bir zaman dönemine kadar daha önce hiç görülmemiş düzeydedir. Bu dönemde, atmosfer ve okyanuslar ısınmış, kar ve buz tutarları azalmış, ortalama deniz düzeyi yükselmiş ve sera gazlarının atmosferdeki birikimleri artmıştır. Karbondioksit, metan ve diazotmonoksit gazlarının atmosferik birikimleri en az son 800.000 yıllık dönemde hiç olmadığı kadar yüksek bir düzeye ulaşmıştır. Karbondioksit birikimleri, temel olarak fosil yakıt yanması ve ikincil olarak net arazi kullanımı değişikliğinden kaynaklanan salımlar nedeniyle, sanayi öncesi döneme göre %40 oranında artmıştır. Okyanuslar atmosfere salınan insan kaynaklı karbonun yaklaşık %30’unu emerek asitlenmiştir.

İklim Değişikliğine Karşı Hükümetlerin Müdahalesi

Düşük karbonlu teknolojilerin ve enerji kaynaklarının birleşimine dayanan, iklim dostu bir ekonomiye geçmek için tüm ülkeler, kurumlar, topluluklar, aileler ve bireylerin üzerine düşen görevler vardır. Gelişmiş ülkelerde gelişecek bu davranış değişiklikleri, nüfusları çok yüksek olan ve hızla sanayileşmekte olan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin de sera gazı salımlarında hızlı sanayi gelişimiyle birlikte sınırlama alışkanlığını kazandırabilecektir. Örneğin; Avrupa Birliği, sera gazı salımlarını 2020 yılına kadar en az %20 düşürmeyi kabul etmiştir.

Hükûmetler, toplumu, enerji tasarrufu için teşvik ederek, vergi teşvikleri getirerek, gerektiğinde ceza uygulayarak, toplu taşımayı özendirerek, her türlü üretimde sera gazı salımlarını izleyerek, kontrol ederek ve azaltarak, daha yeşil şehirler planlayarak iklim değişikliği ile doğrudan mücadele edebilirler.

İklim Değişikliğine Karşı Bireylerin Davranışları

İklimi değiştiren, küresel ısınmayı artıran fosil yakıt tüketiminden tasarruf ederek ve alternatif yaşam tarzları geliştirerek doğrudan katkı sağlayabiliriz. Daha az elektrik tüketmek için az elektrik tüketen cihazlar kullanmak, tasarruflu ampuller kullanmak, lüzumsuz zamanlarda ışığı ve tüm elektrikli cihazları kapatmak, ev ısısını korumak, sıcak su kullanımını ve derecesini azaltmak evde alabileceğimiz önlemlerdir. Ayrıca;

  • Her türlü geri dönüşüm maddesinin çöpe gitmesine engel olarak,
  • Ozon tabakasını incelten gazları kullanan klimalar, buzdolapları ve spreylerin kullanımından uzak durarak,
  • Bireysel araç kullanımı davranışlarımı değiştirerek dünyamızın havasını ve iklimini korumaya katkıda bulunabiliriz.

Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email