Kbrn Savunma Ve Güvenlik Dersi 1. Ünite Özet
Kimyasal Savunma Ve Güvenlik
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Kimyasal Savaş Ajanlarının Tarihi Gelişimi
Kimyasal savaşın en eski örnekleri Taş Devrine (M.Ö. 10.000) dayanmaktadır. O yıllarda Güney Afrika’da yaşayan savaşçılar, akrep, yılan ve bitkilerden elde ettikleri zehirleri kullanarak zehirli oklar üretmişlerdir.
Kimyasal Savaş Ajanı : Toksik etkileri sonucunda canlıları; öldürme, yaralama veya temel yaşam fonksiyonlarını bozarak etkisiz hâle getirme gibi özelliklere sahip kimyasal maddelere genel olarak denilmektedir.
Kimyasal Silah ; Kimyasal savaş ajanlarını kullanmak için gerekli cihaz ve mühimmatlar ile bunların kullanımına yönelik özel olarak tasarlanmış her türlü teçhizatı olarak tanımlamıştır.
Kimyasal Savaş : Kimyasal silahların savaş alanında düşman ülkelere karşı kullanılmasıyla ortaya çıkan duruma denilmektedir.
Kimyasal ajanlar ilk kez I. Dünya Savaşı’nda kullanılmıştır. Bu nedenle I. Dünya Savaşı “Kimyagerlerin Savaşı” olarak adlandırılmaktadır. I. Dünya Savaşı’nda kullanılan en önemli kimyasal ajanlar, 18 ve 19. yüzyılda keşfedilen klor , hidrojen siyanür , siyanojen klorid , fosgen , hardal gazı ve kloropikrin bulunmaktadır .
Rahatsız edici bir kokusu ve yeşilimsi sarı renge sahip olan klor gazı , I. Dünya Savaşı’nda Almanların tarafından kullanılan ilk kimyasal ajandır.
Hidrojen siyanür acıbadem kokulu ve renksiz bir sıvıdır. İlk kez Eylül 1915’te Avusturyalılar tarafından kullanılmıştır.
Fosgen (COCl 2 ) gazı 1812 yılında geliştirilmiştir. Küf kokulu ve renksiz bir gaz olan fosgen, akciğerlerde ödem oluşturarak ölüme sebep olmaktadır. İlk kez Aralık 1915’te Almanlar tarafından kullanılmıştır.
Hardal gazı ilk kez 1822 yılında sentezlenmiştir. Sarımsak kokulu ve koyu kahve renge sahip olan hardal ciltte yanmaya sebep olmaktadır. 1917’de Belçika’nın Ypres şehrinde Almanlar tarafından hardal gazı kullanılmıştır.
Kloropikrin 1848 yılında sentezlenmiş ve I. Dünya Savaşı’nda yoğun olarak kullanılmıştır. Renksiz, yağlı bir sıvı olan kloropikrin, yüksek dozda akciğer hasarı meydana getirerek ölüme neden olmaktadır. İlk olarak 1916 yılında Ruslar tarafından el bombalarının içerisine eklenerek kullanılmıştır.
Savaş alanında ilk kimyasal silah kullanımı 27 Ekim 1924 yılında, Almanlar tarafından İngilizlere karşı olmuştur. 1925 yılında 16 ülkenin onayı ile savaşta asla kimyasal silah kullanmamayı taahhüt eden Cenevre protok olü imzalanmıştır. Ancak protokolde kimyasal silahların üretimini, transferini veya depolanmasını yasaklayan bir madde bulunmamaktadır. Alman bilim adamları, laboratuvarda böcek ilacı geliştirmeye çalışırken tesadüfen tabun gazını izole etmiştir. 1938 yılında Almanlar, adını Sarin olarak belirledikleri başka bir sinir gazı daha keşfetmiştir. Amerika Birleşik Devletleri sarin gazını GB (German Agent B) olarak adlandırmıştır.
Almanlar tarafından, II. Dünya Savaşı esnasında hiçbir zaman kimyasal silah kullanılmamıştır. Alman bilim adamları, tabun ve sarinin farmakolojisi hakkında çalışırken, soman ı keşfetmiştir. Soman, hem sarin hem de tabunun özelliklerini ihtiva etmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, somanı GD (German Agent D) olarak adlandırmıştır. ABD, 1950’li yıllarda ilk kez Sarin (GB) üretimi yapmıştır. 1979-1988 yılları arasında yaşanan Irak- İran Savaşı’nda, Irak, İran’a karşı kimyasal silah kullanmıştır. 1988 yılında ise Irak ordusu, Kuzey Irak’ta bulunan Halepçe köyünü hardal gazı içeren füzelerle bombalamıştır.
II. Dünya Savaşı’ndan yaklaşık 10 yıl sonra, İngilizler tarafından yeni bir sinir ajanı keşfedilmiştir ve VX olarak adlandırılmıştır. 1993 yılında kimyasal silah geliştirmeyi, üretmeyi, satın almayı, stoklamayı, kullanımını yasaklayan ve mevcut stokların yok edilmesini gerektiren Kimyasal Silahlar Sözleşmesi imzalanmıştır.
Kimyasal savaş ajanlarının, terör eyleminde ilk kez kullanımı Japonya ’da olmuştur.
Kimyasal Savaş Ajanlarının Sınıflandırılması ve Vücuttaki Etkileri
Kimyasal savaş ajanları ; insanları öldürerek veya yaralayarak etkisiz hâle getirmek, besin kaynaklarını kirleterek tüketilemez hâle getirmek, stratejik tesisleri hedef alarak çalışamaz hâle getirmek, askerî ve sivil personeli koruyucu donanım kullanmak zorunda bırakarak hareket kabiliyetini sınırlandırmak amacıyla kullanılan kimyasal maddelerdir. Kimyasal savaş ajanlarının zararlı etkileri ve etki süreleri farklılıklar gösterme nedenleri; savaş ajanının kimyasal yapısı, temas şekli, temas süresi, emilim hızı, çevresel koşullar, koruyucu donanım olup olmaması veya koruyuculuk düzeyi sıralanabilir.
Toksikoloji, kimyasal maddelerin canlı organizmalardaki sistemler üzerinde istenmeyen, zararlı, olumsuz sonuçlar oluşturan etkileşmelerini inceleyen bir bilim dalıdır.
Kimyasal savaş ajanları;
Fiziksel hâline göre ; Katı, Sıvı, Gaz, Aerosol, Buhar.
Toksikolojik özelliklerine göre ; Sinir ajanları, Yakıcı ajanlar, Kan zehirleyici ajanlar, Boğucu ajanlar, Öldürücü olmayan kimyasal ajanlar.
Uçuculuğuna göre ; Kalıcı ajanlar, Uçucu ajanlar olarak sınıflandırılabilirler. Kalıcı kimyasal ajanlar, genel itibariyle sıvı hâldedir. Uçucu kimyasal savaş ajanları, genel itibariyle aeresol veya gaz hâlindedir.
Sinir Ajanları
Sinir ajanlarının keşfi, daha etkili pestisit geliştirmek için yapılan çalışmalara dayanmaktadır. Pestisitler, tarımda bitkiye zarar veren böceklerin öldürülmesi maksadıyla kullanılan kimyasallardır. Sinir ajanlarının vücuttaki etkileri asetilkolinesteraz (AChE) enziminin çalışmasının engellenmesi ile ortaya çıkmaktadır. Beyin tarafından gönderilen sinyaller ulaşması gereken noktalara iletilememektedir, bunun sonucu olarak da istemsiz kas hareketleri meydana gelmektedir.
Sinir Ajanlarının Vücuttaki Etkileri: Sinir ajanlarına maruz kalındığında oluşacak etkiler; burunda sebepsiz yere akıntı, tükürük salgılanmasında artış, zor nefes alıp verme, göğüste sıkışma hissi, göz bebeklerinde küçülme, görmede bulanıklık, baş ağrısı ve baş dönmesi, aşırı terleme, kusma, çırpınma, kaslarda kasılma, aşırı terleme olarak sıralanabilir. Maruziyet tipine bağlı olarak gözlenen fiziksel belirtiler için S:10 Çizelge 1.1 incelenebilir.
Ajanın etki süresinin uzun olması koruyucu önlemlerin uzun süre devam ettirilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca kimyasal ajanın toksik özelliği ne kadar fazlaysa, belirtilerin ortaya çıkma süresi de o ölçüde kısadır. Belirtilerin ortaya çıkma ve etki süresi ile ilgili S:11, çizelge 1.2 ve artan miktarlarda sinir ajanı uygulandığında gözlenen fiziksel belirtiler için S:12, Çizelge 1.3 incelenebilir .
Sinir Ajanı Olarak Kullanılan Kimyasallar: İlk bulunan sinir ajanı tabun dur. Bilinen bazı sinir ajanları; Tabun (GA), Sarin (GB), Soman(GD), Siklosarin (GF), VX, VR- 55, Goman, TGD dir.
Tabun (GA) sıvı hâlde bulunmaktadır. Kahverengi veya renksiz olabilmektedir. Vücuda ilk girişi solunum sistemi ile olmaktadır. Eğer vücuda deri tarafından emilerek veya sindirim yoluyla girerse etkileri daha fazla olmaktadır.
Sarin (GB), sıvı hâli ve buhar hâli renksiz olan bir kimyasaldır. Hem renksiz hem de kokusuz olması sebebiyle varlığının anlaşılması oldukça zordur. Vücuda nüfuz ettikten sonraki ilk etkisi solunum yolu üzerinde olmaktadır. Sarin, G sinir gazları (Tabun, Sarin, Tabun) içerisinde uçuculuğu en fazla olan kimyasaldır. Toprak bir zemin üzerinde, 10 °C sıcaklıkta 2 saat içerisinde buharlaşabilmektedir.
Soman (GD), sıvı hâlde bulunan renksiz bir kimyasaldır. Saf haldeki soman, meyve kokusuna benzer bir kokuya sahiptir. G sinir ajanları içerisinde, öldürücü etkisi en yüksek olan kimyasal ajandır.
Siklosarin (GF), sıvı halde bulunan, şeftali kokusuna sahip bir kimyasal savaş ajanıdır. G sinir ajanları, kimyasal silahlarda gaz formunda kullanılır.
V sinir ajanları (VX, VR-55, Goman, TGD), renksiz ve kokusuzdur. Öldürücü etkisi diğer sinir ajanlarına kıyasla çok daha fazladır. Bulundukları yerde buharlaşmadan uzun süre kalabilirler. Donma dereceleri düşük olduğu için soğuk havalarda donmadan haftalarca kalabilirler. V ajanları için, kauçuk malzemeden yapılan maskeler koruma sağlayamamaktadır. VX , sinir sistemini etkileyen kimyasal ajanlar arasında en ölümcül olanıdır. Oda koşullarında sıvı hâlde bulunan VX, renksiz ve kokusuzdur,
Yakıcı Ajanlar
Yakıcı ajanlar genel olarak cildi, solunum organlarını, sindirim sistemini ve gözleri etkilemektedir. Deri ile temas ettiklerinde, deri üzerinde kabarcıklar oluşturmalarından dolayı kabarcık gazları olarak da anılmaktadırlar. Genel olarak sıvı halde kullanılırlar. Yakıcı ajanlar; gözlerde kızarıklık, sulanma, yanma, ışığa duyarlılık, göz kapaklarında şişme, öksürük, nefes yollarında tıkanma, ciltte kızarıklık ve yanma, deri üzerinde kabarcık oluşturma, bulantı ve kusma gibi fiziksel etkilere yol açmaktadır. Kullanılan yakıcı gaz eğer kokusuz ise, ortamdaki varlığını anlamak oldukça zor olmaktadır. Gözdeki yanma hissi, deride oluşan kabarcıklar ve solunumdaki zorlanma gibi belirtiler, ortamda yakıcı ajan olduğuna dair ilk işaretler olmaktadır. Vücuttaki belirtiler ve belirtilerin ortaya çıkma süresi ile ilgili S:15, Çizelge 1.4 incelenebilir.
Yakıcı Ajan Olarak Kullanılan Kimyasallar: Yakıcı ajanlar; iperitler, arsenikler ve urtikantlar olarak 3 sınıfa ayrılmaktadır. İperitlerde kendi içinde; iperit (H), damıtılmış iperit (HD) ve nitrojen iperiti (HN-1, HN-2 ve HN-3) olarak sınıflandırılmaktadırlar .
Günümüzde hardal gazı olarak ifade edilen yakıcı ajan damıtılmış iperittir. Hardal gazı kullanıldığında, şayet maske takılmamış ise ilk etkilenecek bölge gözler olmaktadır. Maske kullanılması durumunda ise ilk etkisini deri üzerinde göstererek, deri yanıklarına sebep olmaktadır.
Nitrojen iperit (HN-1), koyu renge sahip sıvı hâlde bulunan bir kimyasaldır. HN-2 de HN-1 gibi koyu renge sahip sıvı haldeki bir kimyasaldır, Kokusu sabun ya da meyve kokusuna benzemektedir. Yakıcı ajanlardan bir diğeri ise arseniklerdir. Arsenikler kendi içinde; levizit (L ), iperit ve levizit karışımı ( HL ), fenildiklorosarin (PD), etildiklorosarin ( ED ) ve metildiklorosarin (MD) olmak üzere 5’e ayrılmaktadır.
Levizit , kumaştan kolayca geçerek deri ile temas edebilmektedir. Damıtılmış iperit ile levizitin karıştırılması sonucu iperit ve levizit karışımı ( HL ) elde edilmiştir. Sarımsak kokusuna sahip yağsı bir sıvıdır.
Fenildikloroarsin (PD), su ile temas ettikten sonra asit oluşturabilen kokusuz, renksiz ve yağsı bir maddedir. Yakıcı ajan olarak sınıflandırılmasına rağmen, kusturucu olarak da kullanılmaktadır.
Kısaltması “ED” olan etildikloroarsin, renksizden kahverengiye kadar değişebilen bir renge ve meyve kokusuna sahip, sıvı hâlde kullanılan bir kimyasaldır.
Metildikloroarsin (MD), ED gibi renksizden kahverengiye kadar değişen bir renge ve meyve kokusuna sahip bir kimyasaldır. Deride, gözde, ağız ve burunda çok kısa sürede yanmaya sebep olmakta ve uzun süre bu etkisini devam ettirebilmektedir.
Urtikantlar renksiz, yoğun ve rahatsız edici kokuya sahip, sıvı hâlde ya da kristalli katı hâlde bulunan yakıcı ajanlardır. Ürtikant buharı yoğunluğu havadan fazla olduğu için, buhar alçakta toplanmaktadır. Bu kategoride yer alan ajanlar suda çözünebilmektedir. Urtikantlardan en önemlisi fosgen oksimdir . Fosgen oksimin erime noktası 39-40 °C arasında olduğundan, düşük sıcaklıklarda depolanması gerekmektedir. Fosgen oksim düşük yoğunlukta kullanıldığında ilk etkilenen bölge, gözler ve solunum yolları olmaktadır. Yoğunluğu arttığında en büyük etkisini cilt üzerinde göstermektedir.
İperitler, arsenikler ve urtikantlar olarak 3 sınıfa ayrılmakta olan yakıcı ajanlar , fiziksel etkilerinin ortaya çıkma süreleri ve etkileri açısından farklı kimyasal yakıcı ajanlardır ve karşılaştırılmaları için S:18, Çizelge 1.5 incelenebilir.
Boğucu Ajanlar
Akciğer dokularına zarar veren, solunum yollarını etkileyerek, boğulma hissine ve akciğer ödemine neden olan kimyasal ajanlara, genel olarak boğucu ajanlar denilmektedir.
Boğucu Ajanların Vücuttaki Etkileri: Fiziksel etkiler; göğüste daralma, solunumda güçlük, akciğer ödemi, öksürük, gözlerde yaşarma, boğulma hissi, yorgunluk, dudaklarda morarma, burun ve boğazda tahriş, bulantı ve kusma olarak sıralanabilmektedir.
Boğucu Ajan Olarak Kullanılan Kimyasallar: Akciğer dokularını tahriş ederek ödem oluşturan ve solunumu güçleştiren ajanlar, boğucu ajanlar olarak gruplandırılmaktadırlar. Fosgen (CG), difosgen (DP), klor (Cl) ve kloropikrin (PS) bu grupta yer almaktadırlar. Fosgen (CG), küflü saman kokusuna benzer bir kokuya sahip ve renksiz bir kimyasaldır. Etkilerini genellikle temastan 12-24 saat sonra göstermektedir.
Difosgen (DP), mısır kokusuna sahip, renksiz, sıvı halde bulunan bir kimyasaldır. Difosgen gözlerde yaşarmaya sebep olduğu için ortamdaki varlığı anlaşılabilmektedir.
Kloropikrin (PS), hem göz yaşartıcı hem de boğucu etkisi olan, keskin kokulu, renksiz, yağsı bir kimyasaldır. PS, suda çözünmezken, organik çözücülerde, yağlarda, organofosforlu bileşiklerde, fosgende, difosgende ve klorda çözünebilmektedir. Uçucu bir kimyasal olan kloropikrin her hava şartında kullanılabilmektedir.
Klor gazı; keskin kokulu, yeşilimsi-sarı renkte, gaz hâlindeki bir kimyasaldır. Havadan daha ağır bir gaz olduğundan dolayı zemine çökme eğilimindedir.
Klor gazına maruziyette oluşan fiziksel belirtiler için S:21, Çizelge 1.6 incelenebilir.
Kan Zehirleyici Ajanlar
Kan Zehirleyici Ajanlar, solunum veya sindirim yoluyla vücuda girerek, kana karıştıktan sonra vücuttaki hücrelerin oksijen kullanmasına engel olan kimyasal ajanlardır . Zararlı etkilerini genel olarak, dolaşım, sindirim ve merkezi sinir sistemi üzerinde göstermektedirler. Kana karışmasından kısa bir süre sonra nefes alıp vermede ciddi sorunlar yaratmaktadırlar. Kan zehirleyici ajanların fizyolojik etkileri; burun ve boğazda tahriş, göğüste sıkışma, boğulma hissi, öksürük, titreme, soluk alıp vermede artış, nefes alırken zorlanma, nefes alıp verirken nefes borusunda acı hissedilmesi, gözlerde kızarıklık ve yaşarma, baş ağrısı, bayılma hissi, mide bulantısı ve kusma, dudaklarda ve ciltte renk değişimi olarak sıralanabilmektedir.
Kan Zehirleyici Ajan Olarak Kullanılan Kimyasallar: Hidrojen siyanür (AC), siyanojen klorür (CK), arsin (SA) ve karbonmonoksit (CO) olarak sıralanabilmektedir. Genel olarak kötü ve rahatsız edici bir kokuya sahiptirler. Kan zehirleyici ajanlara karşı kullanılan gaz maskesi filtreleri genel olarak karbonmonoksite karşı koruyuculuk sağlamamaktadırlar.
Hidrojen siyanürün solunum yolu ile vücuda alınması durumunda; öncelikle ağız ve boğazda yanma, daha sonra, soluk almada güçlük, bitkinlik, baş ağrısı, bulantı, kusma, taşikardi, akciğer ödemi ve bilinç kaybı gözlenmektedir. Ağız yolu ile vücuda alındığı durumlarda ise etkilerin gözlenmesi daha uzun sürmektedir.
Siyanojen klorür (CK), renksiz, hızla buharlaşabilen sıvı haldeki bir kimyasaldır, keskin bir kokuya sahip olmasına rağmen, tahriş edici ve göz yaşartıcı etkisinin fazla olmasından dolayı kokusu fark edilmemektedir. Farklı dozlardaki siyanojen klorürün meydana getirdiği fiziksel etkiler S:23, Çizelge 1.7’de incelenebilir.
Siyanojen klorürün uçuculuğunun, hidrojen siyanürden daha az olmasından dolayı, düşük derişimlerde siyanojen klorür daha etkilidir. İkinci farklılık ise, siyanojen klorürde bulunan klorun gözlerin ve solunum yollarının tahrişine sebep olmasıdır. Bu yönden fosgene benzemektedir. Fosgen gibi solunum yolunu tahriş ederek, akciğerlerde hasar meydana getirmektedir.
Arsin (SA), sarımsak kokusuna sahip, suda az çözünen, renksiz, havadan ağır bir gazdır. Arsinin birincil etkisi kandaki alyuvarları parçalayarak böbrek yetmezliğine sebebiyet vermesidir. Maruziyetten sonra oluşan ilk belirtiler; hâlsizlik, baş ağrısı, susuzluk, titreme ve karın ağrısı olarak sıralanabilir.
Öldürücü Olmayan Kimyasal Ajanlar
Kullanım amacı öldürmek veya yaralamak olmayan, odaklanma zorluğu yaratma, ruhsal durumu bozma, kas koordinasyonunu olumsuz etkileme, sarhoşluk hissi yaratma maksadıyla kullanılan kimyasal ajanlardır. Vücuda solunum yoluyla girmektedirler. Uyuşturucu özellikli ajanlar ve kargaşa bastırma ajanları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Uyuşturucu ajanlar, genel olarak askerî amaçla kullanılır, sivil halka karşı kullanımları bulunmamaktadır. 3- Kuinuklidinil Benzilat (BZ), uyuşturucu ajan olarak kullanılan kimyasal ajanlardan biridir.
BZ maruziyeti sonucu zamana bağlı olarak görülen belirtiler S:24, Çizelge 1.8’de incelenebilir.
LSD ’nin saf hâli kokusuz, renksiz ve hafif acı bir tada sahiptir. LSD, hem solunum yoluyla, hem de sindirim yoluyla vücuda girebilmektedir. Halüsinojenler içerisinde en etkili kimyasal olarak bilinmektedir. Kişinin algı yapısını tamamen değişime uğratmakta ve bulunduğu zaman ve ortamı algılayamamasına sebep olmaktadır. LSD’ye maruz kalan kişilerde görülen fiziksel belirtiler bulantı ile başlamaktadır. Bulantıdan sonra görülen diğer belirtiler; uyku hâli, gözlerde yaşarma, bulanık görme, taşikardi, ciltte kızarma, odaklanmada zorluk, işitme duyusunda azalma, ruh hâlinde değişiklik, zaman ve mekân kavramının kaybı, düşünceleri ifade edememe olarak sıralanabilmektedir
Kargaşa bastırma ajanları ; hem askerî maksatla savaş alanında hem de polisiye maksatla asayişi sağlamak için kullanılmaktadır. Kargaşa bastırma ajanları, zehirleyici özelliği az ve etkisi kısa süren ajanlar olarak bilinmektedir. Kusturucu ajanlar ve göz yaşartıcı ajanlar olarak ikiye ayrılmaktadır.
Kusturucu ajan olarak kullanılan başlıca kimyasallar; difenilkloroarsin (DA), adamzit (DM), difenilsiyonoarsin (DC) olarak sıralanabilir.
Kusturucu ajanların özellikleri S:25, Çizelge 1,9’da incelenebilir.
Bilinen bazı göz yaşartıcı gazlar; kloroasetofenon(CN), O- Klorobenzalmalononitril(CS) ve dibenzoksazepin(CR)’dir.
Göz yaşartıcı ajanların özellikleri, S:26, Çizelge 1.10’da incelenebilir .
Zehirli Endüstriyel Kimyasal Maddeler (ZEKM)
Zehirli endüstriyel kimyasal madde ifadesi; katı, sıvı, aerosol veya gaz hâlinde bulunan ve sanayide kullanılan zehirli kimyasalları tanımlayan genel bir kavramdır. Metil izosiyanat solunduğunda akciğerleri tahriş eden ve vücutta parçalandığı zaman oluşturduğu siyanür ile hücrelere giden oksijenin engellenmesine neden olan bir kimyasaldır. Zehirli endüstriyel kimyasal maddeler; tehlike derecelerine bağlı olarak, yüksek, orta ve düşük olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Yüksek derecede tehlikeli kimyasal maddeler, buhar basıncı yüksek, kolay buharlaşan, üretimi, kullanımı ve ticareti fazla olan kimyasal maddeleri kapsamaktadır. Orta derecede tehlikeli kimyasal maddeler, fiziksel hâllerine ve şartlara bağlı olarak zararlı etkileri değişiklik gösteren kimyasal maddeleri kapsamaktadır. Düşük derecede zehirli kimyasal maddeler ise, belirli şartlar dışında zararlı etkileri olmayan kimyasal maddeleri kapsamaktadır. S:28, Çizelge 1.11 incelenebilir.
Kimyasal Savunma
Bir kimyasal saldırıya maruz kalındığını gösteren bazı belirtiler bulunmaktadır. Bunlar:
- Çevrede sebepsiz olarak rahatsızlanan insanların bulunması,
- Yakınlarda ölü ve yaralı hayvanların varlığı,
- Rahatsız edici veya olağan dışı bir kokunun hissedilmesi,
- Bir duman bulutu veya etrafı kaplayan sis varlığı,
- Etrafta kimyasal ajanın atılmasında kullanılan teçhizatın varlığıdır.
Kimyasal savunmanın kurulmasında dört önemli basamak vardır. Bunlar; korunma, kimyasal ajanı tanıma ve saptama, dekontaminasyon (temizlenme) ve eğitimdir .
Kişisel korunma tedbirlerinin en önemlileri, koruyucu maske ve koruyucu elbise kullanımıdır.
Kimyasal silah saldırısından şüphelenildiği durumlarda ilk yapılması gereken, ortamda kimyasal ajan kullanılıp kullanılmadığının tespiti ve kullanılmış ise ajanın teşhisidir. Kimyasal ajanların tespitinde iki yaklaşım bulunmaktadır. Bunlar olay yerinde tespit ve uzaktan tespittir. Olay yerinde kimyasal ajan tespiti yapan sistemlere nokta tespit sistemleri de denilmektedir. Nokta tespitinde kullanılan cihazlar, belirli bir noktada kimyasal ajanın varlığını tespit ve teşhis etmek maksadıyla kullanılmaktadırlar. Uzaktan algılama dedektörleri, bir kimyasal ajan bulutunun önceden tespiti ve gerekli birimlerin uyarılması amacıyla kullanılmaktadırlar.
Kimyasal ajandan temizlenme, kimyasal saldırı sonucu yaralanan veya o bölgede bulunanlar için uygulanan ilk işlemdir. Bir kimyasal ajanı etkin bir şekilde temizlemek için, bulaşmanın meydana geldiği andan itibaren ilk 1-2 dakika içinde temizleme işlemi başlatılmalıdır. Temizleme işlemi, fiziksel temizleme ve kimyasal nötralizasyon ile yapılmaktadır.
Ajan tiplerine göre kullanılan temizleme kimyasalları S:31, Çizelge 1.12’de incelenebilir.