aofsoru.com

Kamuda Afet ve Acil Durum Yönetimi Dersi 4. Ünite Özet

Nükleer Kazalarda Kriz Yönetimi

Nükleer Kazalarda Risk Yönetimi Bir ülke için nükleer riskleri iç ve dış kaynaklı olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Eğer ülke nükleer güç santraline sahipse, nükleer reaktörler, kullanılmış yakıtlar ve nükleer atıklar riski arttırmaktadır. Risk tanımlaması önemlidir ve risksiz bir nükleer santrali şu an için düşünmek mümkün değildir. Nükleer tesisler için kurulacak olan kontrol ve izleme sistemleri ile tehditler izlenmeli ve riski kontrol altında tutmak için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Önemli nükleer riskler;

  • Nükleer santrallerde meydana gelebilecek kazalar,
  • Nükleer atıkların oluşturduğu riskler,
  • Nükleer santrallere düzenlenebilecek saldırılar,
  • Terör örgütleri tarafından nükleer atıkların kirli bomba olarak kullanılması .

Nükleer teknolojilerin kullanılmaya başlandığı 1950’li yıllardan günümüze, kullanılan teknolojinin sürekli yenilenmesine ve güvenlik önlemlerinin sürekli arttırılmasına rağmen, nükleer kazalar yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Dünya tarihinde, 1957 Windscale (İngiltere), 1979 Three Mile Island (ABD), 1986 Çernobil (Sovyetler Birliği) ve 2011 Fukişima (Japonya) gibi önemli nükleer kaza örnekleri bulunmaktadır.

Nükleer santrallerde üretim süreci boyunca oluşan atıklar önemli riskler oluşturur. Nükleer santrallerde yakıt havuzları, atık depolama alanları ve kullanılmış yakıt yeniden işleme tesisleri ciddi riskler barındırır. Atıklarla ilgili en büyük risk, kullanılmış yakıtlardadır. Kullanılmış yakıt önceki haline göre, çok daha sıcak ve yaklaşık bir milyon defa daha fazla radyoaktifite barındırır.

Nükleer reaktör kalbi, küçük bir atom bombasından 20 ila 40 kat daha fazla radyoaktif materyal barındırır. Reaktör çekirdek erimesi ya da kontrol altında tutulan atıkların çevreye yayılması ile santral radyolojik kirlilik kaynağı olabilir ve geniş alanlara öldürücü radyasyon yayarak binlerce kişinin ölmesine ve milyarlarca dolar zararın oluşmasına neden olabilir. Nükleer santraller, başka bir ülke tarafından hedef alınabileceği gibi terörist gruplarında hedefi olabilir. Nükleer saldırı tehdidi, soğuk savaş döneminde ülkelerin birbirlerinin nükleer tesislerini hedef alması olarak algılanırken, günü- müzde ise en büyük tehdit, terörist örgütlerinin nükleer tesislere saldırmasıdır.

Son yıllarda nükleer teknolojinin yaygınlaşması ile birlikte, nükleerin teknolojinin kullanım alanının genişlemesi ile nükleer deneyimi olan çalışanların ve yetiştirilen nükleer uzmanların sayısı artmaktadır. Bu durum terör örgütlerinin nükleer teknolojiye hakim sempatizan bulma ihtimallerini de arttırmaktadır.

Nükleer atıklar, tüm dünya genelinde yaygın olarak bulunmakta ve yeterince korundukları konusunda şüpheler bulunmaktadır. ABD’de 31 Eyalette nükleer atık tesisleri ve depoları bulunmaktadır. Avrupa, Rusya ve Japonya’da nükleer atık konusunda oldukça zen- gindir. Tonlarca nükleer atık ise kıtalar arası taşınmaktadır. Dolayısıyla bu atıkların elde edilerek kirli bomba olarak kullanılması hiçte düşük bir olasılık değildir.

Nükleer Olayların Sınıflandırılması : Nükleer olaylar oluşturdukları riske göre “Uluslararası Nükleer ve Radyolojik Olay Ölçeği Sistemi (INES)” ile değerlendirilirler. Ölçeğin yedinci basamağı çok büyük kazaları tarif ederken, güvenlik açısından risk oluşturmayan olaylar, “sıfır” olarak ölçeklendirilir .

Seviye 7 - Büyük Kaza: Kaza sonucu büyük miktarda radyoaktif madde salınımı oluşmuştur.

Seviye 6 – Ciddi Kaza: Kaza sonucu önemli miktarda radyoaktif madde salınımı gerçekleşmiştir.

Seviye 5 - Geniş Sonuçları Olan Kaza: Kaza sonucu sınırlı miktarda radyoaktif madde salınımı gerçekleşmiştir.

Seviye 4 - Yerel Sonuçları Olan Kaza : Kaza sonrası az miktarda radyoaktif madde salınımı gerçekleşmiştir. İnsan sağlığı ve çevre için azda olsa risk bulunur.

Seviye 3 - Ciddi Olay: Çevreye bir miktar düşük dozda radyoaktif madde salınımı gerçekleşmiştir.

Seviye 2 – Olay: Olay bölgesinde yaşayan, halktan bir bireyin 10 mSv’in üzerinde radyasyon dozuna maruz kaldığı olaylardır.

Seviye 1 –Bozukluk : Olay sonrası, bölgede yaşayan halktan biri yıllık izin verilen radyasyon dozunun üzerinde etkilenmiştir.

Seviye 0 - Güvenlik açısından önemsiz olaylar bu seviyede değerlendirilir.

Nükleer Kriz Yönetiminde Hazırlık Çalışmaları

Hazırlık çalışmalarının temel amaçları aşağıdaki gibidir;

  • Nükleer krize karşı zarar azaltmaya yönelik eylemleri mümkün olduğunca hızlı devreye sokmak,
  • Mümkün olduğu ölçüde, tesis çalışanlarını ve halkı radyasyonun erken etkilerinden korumak,
  • Mümkün olduğu ölçüde, toplumu radyasyonun geç etkilerinden korumak.

Nükleer kriz yönetimi ile ilgili planlamalar, üç basamakta değerlendirilmelidir. Öncelikle her nükleer tesisin bir eylem planı olmalı, bununla birlikte yerel ve ulusal eylem planları oluşturulmalıdır. Nükleer tesislerin eylem planları, radyasyon salınımın engellenmesi, kontrol altında tutulması, özellikle çevre ve halk üzerindeki zararın azaltılması, olağandışı durumların ilgili kurumlara bildirimi, tesis çalışanlarının korunması, kurtarma ve acil sağlık hizmetlerinin planlanmasını kapsar.

Erken Uyarı Sistemlerinin Kurulması :

Acil durum izleme sistemi, nükleer tesislerden, radyoaktif madde veya radyasyonun anormal düzeyde serbest bırakılması durumunda, çevredeki radyasyon hakkında zamanında bilgi edinmek adına, anlık çevre dozunun izlenmesi için kurulur. Acil izleme aktiviteleri olan, havadaki doz oranının ölçümü, radyoaktif maddelerin havadaki konsantrasyonunun ölçümü, çevresel numunelerin toplanması ve ölçümü gibi faaliyetleri yürütecek, eğitimli personelin olması gerekir. Nükleer kazalarda, erken haberdar olma, özellik korunma eylemleri açısından oldukça önemlidir. Çernobil kazasından dünya kamuoyu iki gün sora, İsveç’teki bir radarın atmosferde yüksek düzeyde radyasyon tespit etmesiyle haberdar olmuştur. Çernobil kazası sonrası çıkan acı fatura, birçok ülkeyi ve başta UAEA olmak üzere uluslararası kuruluşları, erken uyarı sistemleri üzerine çalışma yapmaya zorlamıştır. Birçok ülke radyasyon izleme ve haberleşme sistemleri kurmuş, UAEA’da “Nükleer Kazaların Erken Bildirimi Sözleşmesi” ile topraklarında nükleer santral olan ülkelere bir takım sorumluluklar getirmiştir.

Müdahale Altyapısının Oluşturulması :

Nükleer krizlerin etkin yönetilebilmesi için sağlam bir altyapının oluşturulması gerekir. Bu altyapının bir ayağı iyi yetiştirilmiş ve kriz döneminde görev yapması beklenen iş gücü iken, diğer ayakları zarar azaltma ve müdahale aşamasında kullanılacak olan özel ekipmanın sağlanması ve iletişim altyapısının oluşturulmasıdır.

  • Acil Müdahale Ekibinin Oluşturulması
  • Acil Müdahale İçin Gerekli Donanım ve Ekipmanın Sağlanması
  • Sağlık Hizmetlerinin Altyapısının Oluşturulması
  • Hastane Öncesi Acil Bakım Hizmetleri İçin Hazırlıklar
  • Hastane Hizmetleri İçin Hazırlıklar
  • Psiko-Sosyal Bakım ve Ruh Sağlığı Hizmetleri İçin Hazırlıklar
  • Cenaze Hizmetleri İçin Hazırlıklar

Eğitim ve Tatbikat Çalışmaları : Nükleer krizlere hazırlık aşamasında eğitim çalışmaları, müdahale ekiplerini, özellikle kamu kurumlarının yönetim kademelerini ve toplumu kapsamalıdır.

  • Müdahale Ekiplerinin Eğitimleri
  • Yönetim Kademelerinin Eğitimi
  • Topluma Yönelik Eğitimler

Nükleer Krizlerde Müdahale Çalışmaları

Nükleer tesisin bulunduğu bölgede, radyasyon doz değerinin on dakikanın üzerinde, 5 µSv/saat ve daha yüksek olması durumunda acil durum ve afet yönetimi bilgilendirilmeli ve yüksek dozun nedeni ve risk oluşturan duruma karşı alınabilecek önlemler gözden geçirilmelidir. Bölgede ki olağan dışı doz değerine patlama veya yangının eşlik etmesi ya da doz değerinin 10 dakikanın üzerinde 500 µSv/saat’den daha fazla olması durumunda ise acil durum ilan edilmelidir .

Riskli Alanların Belirlenmesi ve Müdahale Alanının Oluşturulması :

Nükleer olaylarda radyasyon riski, sıcak bölge ile sınırlı değildir. Soğuk bölge sınırı belirlendikten sonra, sivillere yasak alanlar belirlenmeli ve bu alanlar iletişim araçları ile kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Riskli bölge sınırları, herkes tarafından bilinen yollar, cami, okul gibi yapılar tarif edilerek tanımlanmalıdır. Riskli alanlara girişler kontrollü yapılmalı, alandan çıkan herkes de kirlilik kontrolü yapılmalıdır. Yapılan kontrollerde, radyasyona maruz kalmış ya da bu yönde risk taşıyanlar gözden kaçırılmamalıdır.

Korunma ve Maruz Kalmayı Azaltmaya Yönelik Müdahale Eylemleri :

Nükleer kazalarda daha fazla hayat kurtarmanın yolu, maruz kalan yani radyasyondan etkilenen kişi sayısının azaltılmasına bağlıdır. Ne kadar fazla kişi radyasyona doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalırsa, hasarda o kadar büyük olur. Özellikle kaza bölgesinde yaşayan sivil halkın radyasyona maruziyetini azaltmak için bir takım sistemli eylemler ve planlamalar gerekir.

Nükleer Krizlerde İyileştirme Çalışmaları

Nükleer kazalarda iyileştirme çalışmaları, bölgenin riskten arınması için yapılan temizleme, uzun dönemli kirlilik kontrollerinin oluşturulması, maruz kalma yaralanması olan hastaların tedavisi ve takibinin yapılması, radyasyonun halk üzerinde ki geç etkilerinin takip edilmesi, nükleer krizden etkilenmiş halka rehabilitasyonun sağlanması ve kriz sonrası zarar görmüş üçüncü kişilerin zararlarının tanzim edilmesi gibi çalışmaları kapsar. İyileştirme süreçlerinde güvenin sağlanabilmesi için mutlaka paydaşların ve halkın katılımı sağlanmalı, karar verme süreçleri şeffaf olmalıdır. Çalışmaların bağımsız kuruluşlar tarafından denetlenmesi, yerel ve ulusal yönetimlerin katkılarının sağlanması önemlidir.

Temizleme Çalışmaları :

Nükleer kazalarda temizleme çalışmalarının aşamaları;

  • Etkilenen bölgenin özelliklerinin belirlenmesi,
  • Yüzey kirlenmenin biriktirilmesi,
  • Kirlenmenin özelliklerinin belirlenmesi,
  • Kirlenmenin yayılmasının engellenmesi,
  • Tecrit edilecek alanların belirlenmesi,
  • Seçilen alanlar için temizleme tekniklerinin ve stratejilerin belirlenmesi, örneğin önce yıkamanın sonra toprağı kazma işleminin yapılması gibi,
  • Temizleme işlemi için gerekli olabilecek donanım ve ekipmanların hazırlanması; yıkama sistemleri, kamyonlar, kazıcılar vs.
  • Temizleme işleminde görev yapacak personelin ve donanımının sağlanması,
  • Atıkların yerleşim alanlarından uzaklaştırılması,
  • Atıkların güvenli alanlarda depolanması

Kirlenmiş Alanların Yeniden Yerleşime Açılması :

Kirli alanların yeniden yerleşime açılması için temizleme işlemleri tamamlandıktan sonra, bir takım değerlendirmeler yapılmalı, radyasyon doz oranının yaşam alanları için kabul edilebilir sınırların altına inmesi durumunda, yerleşim alanları açılmalıdır. Değerlendirmelerde, havada ki ve topraktaki radyasyon doz oranları takip edilmeli, akarsularda ve göllerde, bölgede yetişen bitkilerde ve evcil hayvanlarda, balıklarda ve yaban hayvanlarında kirlilik takip edilmelidir.

Bölgede bulunan atık alanların, gömülmüş radyoaktif materyallerin yerleşim alanları için risk oluşturmaması için gerekli önlemlerin alınması gerekir.

Etkilenen Halkın Rehabilitasyonu :

Nükleer kazalar sonrası halkın rehabilitasyonunu hızlandırmak için yapılması gereken başlıca çalışmalar aşağıda ki gibi sıralanabilir;

  • Olağan dönemlerde halkın radyasyon ve güvenlik önlemleri açısından bilgilendirilmesi ve eğitilmesi gerekir.
  • Kriz durumunda yapılan müdahale eylemlerinden halkın farkında olması için iletişim araçlarının oluşturulması gerekir.
  • Kriz durumunda ve sonrasında halk ile çift yönlü bir iletişim sisteminin oluşturulması gerekir.
  • Kriz sonrası, etkin ve güvenilir bir radyasyon izleme sisteminin kurulması ve elde edilen verilerin şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılması gerekir.
  • Radyasyonun sağlık üzerine etkilerinin gözetimi için kapsamlı bir takip sisteminin oluşturulması ve bu konuda halk ile işbirliği yapılması gerekir.
  • Gıda ve su güvenliği için etkin bir kontrol sisteminin oluşturulması gerekir.
  • Var olan kriz durumundan çıkış için okullar başta olmak üzere, halka doğrudan ulaşabilecek eğitim programlarının oluşturulması gerekir.
  • Kaza sonrası yaşanan travmalar için psikolojik rehabilitasyon olanaklarının oluşturulması, etkilenen bireyler için özel sosyal ve psikolojik destek programları oluşturulması gerekir. Bireylerin endişelerini azaltmak için bir danışman ile gruplar halinde bir takım terapilerin yapılması faydalı olabilir. Mevcut koşullara ebeveynlerin adaptasyonunun sağlanabilmesi halinde, çocukların çoğu daha kolay adapte olabilmektedir. Çocuklar için danışmanlık hizmeti planlarken, ebeveynlerde var olabilecek uyum sorunları gözden kaçırılmamalıdır.

Nükleer Kazalarda Kriz Yönetimi

  • Sağlık hizmetleri organize edilmelidir. Bazı kişiler sağlığı hakkında daha fazla endişe taşıyabilir ve tekrar tekrar tıbbi değerlendirme isteyebilir. Bu kişilerde hiçbir hastalık belirtisi olmasa bile, düzenli tıbbi muayeneler ile kendi sağlıklarını izleyebilmeleri için gerekli koşulların sağlanması gerekir.
  • Halktaki kaygı ve stresle başa çıkılabilmesi için farklı kategorilerdeki profesyonellere ( Örneğin, doktorlar, hemşireler, acil müdahale personeli, kriz yönetiminde görev alacak diğer kamu görevlileri, öğretmenler, psikologlar ve medya çalışanları gibi. ) özel eğitimlerin verilmesi ve eğitim için materyallerin sağlanması gerekir.
  • Bölgede yaşayanlara, sosyal ve ekonomik olanaklarda pozitif ayrımcılığın sağlanması ve yerel kalkınmanın sağlanması için eylem planlarının oluşturulması gerekir.

Üçüncü Şahıslara Karşı Sorumlulukların Yerine Getirilmesi :

Bir nükleer kriz, olayın büyüklüğüne göre üçüncü şahıslarda da maddi ve manevi ciddi zararlar oluşturur. Öncelikle radyasyonun, bölgede yaşayanların sağlıkları üzerine etkileri olacaktır. Bununla birlikte, izole edilen alandaki halk, bölgede bulunan ev ve diğer mallarından olacaktır. İnsanların bir kısmı bir daha geri dönmemek üzere evlerini terk etmek zorunda kalabilir. İşlerini ve işyerlerini kaybedenler, topraklarını ve hayvanlarını kaybeden çiftçiler olabilir. Nükleer krizler sonrası maddi hasarların belirlenmesi için uyuşmazlık komiteleri oluşturulmakta ve itirazlara karşı, iç yargı yollarının açık olması gerekmektedir. Nükleer işletmecilerin farklı bir ülkeden olması durumunda ise uluslararası uyuşmazlık çözüm mekanizmaları devreye girmektedir .


Yukarı Git

Sosyal Medya'da Paylaş

Facebook Twitter Google Pinterest Whatsapp Email