Afet Yönetimi 2 Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Afet Yönetimi Sisteminin Tarihsel Gelişimi
- Özet
- Sorularla Öğrenelim
Afetler ne gibi durumlarda ortaya çıkabilir?
Afetler, bir tehlikenin var olması; çevrede söz konusu tehlikeden olumsuz etkilenebilecek (tehlikeye maruz kalan) insanların, diğer canlı, ekonomik, doğal, kültürel vb. varlıkların bulunması; tehlikeye maruz varlıkların tehlikenin yol açabileceği fiziksel, sosyal, ekonomik, çevresel ve diğer kayıplar karşısında baş edebilecek yeterli kapasiteye sahip olmaması, zarar görebilir olması halinde ortaya çıkabilmektedir.
Afet tanımlarının gelişimi neleri içermektedir?
Afet tanımlarının gelişimi, doğa olaylarının farklı yaklaşımlarla açıklanması, tehlikelerin fiziksel özelliklerine göre tanımlanması, afet türlerinin çeşitli kıstaslarla (ölçütlerle) adlandırılması ve sınıflandırılması, afet tanımının kayıp sayısı, ortaya çıkış şekli ile ilişkilendirilmesi, toplum üzerindeki çok yönlü etkisinin araştırılması vb. farklı süreçlerden geçerek, afet risk azaltmaya, toplumun afete dayanıklılığını geliştirmeye uzanan bir tarihi kapsamaktadır.
Doğa olayları ne tür durumlarda afete dönüşür?
Doğa olaylarının önlenmesi ya da azaltılması mümkün değildir; ancak doğa olayları insanların yaşamadığı, zarar görebilecek canlı, ekonomik, kültürel vb. varlıkların olmadığı yerlerde tehlike yaratmaz ya da afete dönüşmez. Doğa kaynaklı afet riski insanlar karşı karşıya (maruz) oldukları doğal (doğa kaynaklı) tehlikeden habersizse, ya da tehlikenin etkilerini azaltmak için yeterli bilgi, özellik ve kaynaklara (kapasiteye) sahip değilse veya önlem almayıp aksine tehlikenin etkisini artırıcı olumsuz davranışlarda bulunuyorlarsa, özetle, zarar görebilirlik halinde söz konusu olmaktadır.
UNISDR tarafından önerilen güncel terminolojiye (2017) göre afet tanımının bileşenleri nasıl tanımlanmıştır?
UNISDR tarafından önerilen güncel terminolojide (2017) afet tanımının bileşenleri de şu şekilde tanımlanmaktadır:
- Tehlike (Hazard): Can kaybına, yaralanmaya ya da diğer sağlık bozucu etkilere, mal varlığının zarar görmesine, sosyal ve ekonomik işleyişin kesilmesine veya çevresel bozulmaya neden olabilen süreç, olgu ya da insan faaliyeti.
- Maruz kalma (Exposure): Tehlikeye açık alanlarda yerleşik insanların, altyapı, konut, üretim kapasitelerinin ve insana ait diğer somut varlıkların durumu.
- Zarar Görebilirlik (Vulnerability): Bireyin, topluluğun, varlıkların ya da sistemlerin tehlikelerin etkilerine karşı savunmasızlığını artıran fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlerin ya da süreçlerin belirlediği koşullar.
- Kapasite (Capacity): Bir organizasyon (örgüt), topluluk ya da toplumda afet risklerini yönetmek ve azaltmak ve dayanıklılığı güçlendirmek için var olan tüm güçlü yönlerin, özelliklerin ve kaynakların birleşimi.
Küçük ölçekli afet nedir?
Yalnızca aynı yerel çevrede yaş ayan toplulukları etkileyen ve dışarıdan yardım almalarını gerektiren afettir.
Uyum geliştirme kapasitesi nedir?
Sistemin fonksiyonu ya da yapısal varlığında önemli bir nitelik değişikliği yapmadan, gelecekteki olası zararı makul sınırlar içerisinde tutmak ve durumdan yararlanmak üzere, özelliklerini ve faaliyetlerini ayarlama, değiştirip, dönüştürme yeteneğidir. Uyum geliştirme kapasitesi sisteme esneklik kazandırılması ve artan ölçülerde değişikliklerin yapılabilmesidir, devamlılık (persistence) olarak da ifade edilmektedir; çoğu kez iklim değişikliğine uyum ile bağlantılandırılmaktadır.
Afete dayanıklılık çerçevesinde öncelikli konular nelerdir?
Bu çerçevede, öncelik verilen konular, can kayıplarının önlenmesi, kritik altyapıların korunması, yapısal ve yapısal olmayan güvenliğin sağlanması, olağan faaliyetin, iş sürekliliğinin, geçim kaynaklarının korunması, sosyal ve kurumsal sistemlerin korunması, çevrenin, doğal kaynakların, kültürel mirasın korunması ve dayanıklılığın farklı zarar görebilirlik alanlarında da yaygınlaştırılmasıdır.
İnsanların doğaya müdahale biçimini doğa kaynaklı tehlikelerin ortaya çıkmasını nasıl etkiler?
Doğa kaynaklı tehlikeler genel olarak doğadaki süreçler ve olgularla ilişkilidir. Ancak, insanların doğaya müdahale biçimleri de bazı doğa kaynaklı tehlikelerin ortaya çıkış olasılığını etkileyebilmekte, artırabilmektedir. Örneğin, doğal faktörlere bağlı heyelanların yanı sıra, kurallara uyulmadan, denetimsiz yapılan köprü, yol, tünel inşaatlarının arazideki yamaç dengesini bozmasıyla insan faaliyetinin neden olduğu heyelanlar da görülmektedir. Bu çerçevede, çevresel bozulma ve iklim değişikliği süreçlerinde örnekleri görülen bir kısım tehlikeler doğal faktörlerle, doğal dengeyi bozan insan faaliyetinin birleşmesi sonucunda ortaya çıkabilmektedir (socionatural hazards-UNISDR).
Afet nedir?
Afet, genel tanımlamayla, özünde toplumun bir kesiminin ya da tümünün baş edebilme kapasitesini aşarak olağan yaşam düzenini bozan, kayıplara yol açan ve olay yerinin dışından yardım gerektiren ciddi durum olarak kabul edilmektedir.
Afet Risk Azaltma Terminolojisine göre afet nasıl tanımlanmaktadır?
Birleşmiş Milletler Afet Risk Azaltma Ofisi (UNISDR) tarafından 2009’da yayınlanan ve Afet Risk Azaltma için Sendai Çerçevesi/2015-2030 (Sendai Framework for Disaster Risk ReductionSFDRR) esas alınarak güncellenmekte olan Afet Risk Azaltma Terminolojisi (UNISDR Terminology on Disaster Risk Reduction) çalışmasında afet şöyle tanımlanmaktadır: “Afet, tehlikeli olayların maruz kalma, zarar görebilirlik ve kapasite koşullarıyla etkileşiminin insani, maddi, ekonomik ve çevresel kayıp ve etkilerden biri ya da daha fazlasına yol açması sonucunda, bir topluluğun ya da toplumun işleyişinin herhangi bir ölçekte ciddi biçimde kesintiye uğramasıdır” (UNISDR, 2017). Bu yaklaşımla, afet tanımı tehlikenin kaynağı ya da uğranılan kayıpların ölçüsü ayırt edilmeksizin (tehlikeli olaylar, herhangi bir ölçekte) yapılmaktadır.
Seyrek görülen afetler nasıl tanımlanır?
Orta ya da düşük sıklıkta görülen ve ağır can, varlık ve çevre kayıplarına yol açabilen afetler güçlü deprem, tsunami, volkan püskürmesi, aşırı sel ya da kuvvetli fırtına gibi büyük olaya yol açabilecek belli başlı tehlikelerle bağlantılıdır; genellikle sıklığı düşük ve kayıpları yüksek olaylarla ilişkilendirilen yoğun risk (intensive risk) ile tanımlanan bu afetler nüfusun yoğun olduğu büyük yerleşimlerde ya da alanlarda, tehlikeye maruz ve zarar görebilir insan ve varlık sayısının sürekli arttığı koş ullarda ağır kayıplara yol açabilmektedir.
Afet ve afet yönetimi konusunda yapılan akademik çalışmalarda ağırlıklı olarak ne tür tanımlara yer verilir?
Afet ve afet yönetimi ile ilgili kavramlar sürekli geliştirilmeye açık olup, bu konuda yapılan akademik ve günlük çalışmalarda ağırlıklı olarak söz konusu afet, alan ya da görev özelliklerini dikkate alan, kullanım amacına cevap veren, gözlem ve tecrübeye dayalı işlevsel (operasyonel) tanımlara yer verilmektedir.
İkincil afet nedir?
Afetler her zaman tek tehlikeden kaynaklanmamaktadır. Bazen iki ya da daha fazla sayıda afet birbirinden bağımsız olarak aynı anda ya da birbirini izleyerek art arda meydana gelebilir (compound disasters). Bir afet sonrasında, onun etkisi ya da tetiklemesiyle meydana gelen ve afet özelliği taşıyan olay ya da olaylar ikincil afet (secondary disaster) olarak da adlandırılmaktadır.
Güvenlik sözcüğü ne tür olayları ifade etmek için kullanılır?
Güvenlik sözcüğü ile ifade edilen iki farklı kavramın da ayırt edilmesi gereklidir. Güvenlik (safety) sözcüğü kasıtsız olaylar, tehlikeler karşısında güvende olmakla ilgili süreç ve uygulamaları ifade etmenin yanı sıra, meydana gelişi kasıtlı olarak tanımlanabilecek, kamu düzeniyle ilgili emniyet, asayiş (security) olaylarını ifade etmek için de kullanılabilmektedir.
Büyük ölçekli afet nedir?
Toplumu etkileyen, ulusal ya da uluslararası düzeyde yardım gerektiren afettir.
Afet ve afet yönetiminin etkilendiği faktörler nelerdir?
Afet ve afet yönetiminin etkilendiği faktörler arasında, yerleşimlerde mevcut ve gelişmekte olan afet tehlike ve risklerinin çeşitliliği, afet geçmişinin ve edinilen derslerin varlığı (örneğin, kuşaktan kuşağa aktarılan afet ve korunma bilgisi); ülkelerin fiziksel, iklim ve nüfus özellikleri, kamu yönetimi ve kalkınma düzeyleri bakımından benzerlik ve farklılıkları; bilim dallarına özgü kavram ve yaklaşım farklılıkları (örneğin, kriz, tehlike, risk, dayanıklılık vb. aynı kavramın sosyal bilimlerde, mühendislik bilimlerinde ve afet bakımından farklı tanımlanması), bilimsel çalışmalar ile saha uygulamaları ve yerel bilgi arasındaki uyum ya da uyumsuzluklar (örneğin, akademik inceleme ve araştırmalarda afet yönetimi bakımından önemli yerel fiziksel, sosyoekonomik, kültürel, çevresel özelliklerin yeterince gözetilmemesi); çalışma yaşamındaki olağan kurumsallaşma ve faaliyet standartları (örneğin, bilgi ve iletişim sistemleri, kalite yönetimi, iş güvenliği, risk değerlendirmesi, veri analizi) ile afet yönetimi düzenlemeleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar sayılabilir.
Ülkemizde en sık kayıp verilen doğa kaynaklı afetler nelerdir?
Ülkemizde doğa kaynaklı afet kayıplarında deprem, heyelan ve sel olayları ilk üç sırayı almaktadır. Deprem, heyelan ve sel dışında, rüzgar ve kar fırtınaları, dolu, don, kaya düşmesi, yıldırım, çığ, sıcak hava dalgaları ile bağlantılı olaylar ve orman yangınları önemli can kaybı ve ekonomik kayıplara yol açmaktadır.
Afet riski nedir?
Bir sistem, toplum ya da topluluğun belirli bir zamanda karşılaşabileceği, meydana gelme olasılığı tehlike, tehlikeye maruzluk, zarar görebilirlik ve kapasite ile bağlantılı olan, olası can kaybı, yaralanma veya varlıkların yok olmasına ya da zarar görmesine bağlı kayıplardır.
Sık görülen afetler nasıl tanımlanır?
Sık görülen, genel olarak tekrarlayan sel, heyelan, fırtına, kuraklık vb. yerel tehlikeler ve hava koşullarıyla ilişkilidir. Çoğu zaman sıklığı yüksek ve kayıpları daha düşük olaylarla ilişkilendirilen yaygın risk (extensive risk) ile tanımlanan, kırsal ve kentsel yerleşimlerde, yaygın bir coğrafyada karşılaşılabilen afetler özellikle yoksulluk, plansız kentleşme ve çevresel bozulmanın etkisiyle yerleşimler bakımından sürekli hale gelebilir, etki ve kayıpları çoğalarak artabilir.
Doğal kaynaklı afetlerin tetiklemesiyle ortaya çıkan teknoloji kaynaklı afet örnekleri nelerdir?
Teknoloji kaynaklı afetler doğa kaynaklı afetlerin etkisi ya da tetiklemesiyle de meydana gelebilmektedir. Ülkemizde 1999 Marmara Depremi sırasında Kocaeli’de depremin zarar verdiği rafinerinin petrol tanklarında yangın çıkması, Yalova’da depremden zarar gören elyaf fabrikasının tanklarından tehlikeli kimyasal madde sızıntısı olması; dünyada 2005’te ABD’de Katrina kasırgası, 2011’de Japonya’da Sendai Tohuku depremi ve tsunami sırasında sanayi tesislerinin, kritik altyapı sistemlerinin, nükleer santral, petrol, gaz hatlarının tahribata uğraması ve tehlikeli madde yayılımı doğa kaynaklı afetlerin tetiklediği teknoloji kaynaklı afetlerin (NaTech disasters / Natural disasters trigerring Technological disasters) örnekleri arasında sayılabilir.
Afet etkilerinin ortaya çıkışına göre nasıl tanımlanmaktadır?
Etkilerinin ortaya çıkışına göre tanımlama: Yavaş gelişen afet (Slow-onset disaster): Etkileri zaman içerisinde ortaya çıkan, sosyal ve ekonomik sonuçları kriz yaratabilen, çoğu zaman iklim değişikliği, çevresel bozulma süreçleriyle ilişkili, kuraklık, çölleşme, deniz suyunun yükselmesi, salgın hastalık vb. afetler. Ani gelişen afet (Rapid-onset/Sudden-onset disaster): Tehlikenin tetiklemesiyle aniden ya da beklenmedik bir zamanda meydana gelen ve etkileri fiziksel tahribatla hemen ortaya çıkan deprem, volkan püskürmesi, ani sel, kimyasal patlama, kritik altyapılarda arıza, ulaştırma kazası vb. afetler. Genel olarak, ani gelişen afetler sonrasında afetten etkilenen nüfusun bulundukları yerleşimde iyileştirme ve yeniden yapılanma süreçlerinde hemen yer aldığı görülürken, yavaş gelişen afetlerde etkilenen nüfusun terk etmek zorunda kaldıkları yerleşime geri dönüş için iklim ve çevre koşullarının iyileşmesini beklemesi ya da hiç geri dönememesi söz konusu olmaktadır.
Teknoloji kaynaklı afetler nelerdir?
Teknoloji kaynaklı afetler, genel olarak, işletmelerde çoğunlukla insanların ve kurumların bilgisizlik, yanlış uygulama, bilerek ya da bilmeyerek ihmal, dikkatsizlik, denetimsizlik, tedbirsizlik, kurallara uyulmaması ya da mekanik veya teknik aksama vb. nedeniyle meydana gelen ve ağır can, mal ve çevre kayıplarına yol açan olaylardır. Örnek olarak, afet özelliği taşıyan endüstriyel kazalar (işletme yapılarında çökmeler, patlamalar, teknik-mekanik nedenli yangın, enerji/ boru hattında sistem kaynaklı kazalar, gaz sızıntısı, kimyasal saçıntı, radyasyon, zehirlenme vb), ulaştırma kazaları (kara, deniz/su, hava, demiryolu kazaları) ile diğer benzer kaza ve durumlar (maden kazaları, nükleer santral kazaları, baraj yıkılması vb. kritik yapı çökmeleri, denetimsiz işletme ya da maden atığı hasarları, asit yağmuru, endüstriyel kirlilik vb) sayılabilir.
Türkiye’de depremden sonra en çok kayıp verilen afetler nelerdir?
Türkiye’de afet kayıpları depremden sonra en fazla maden ve ulaştırma kazalarında yaşanmaktadır. Ülke tarihindeki teknoloji kaynaklı başlıca afetler, sonuçları itibarıyla afet özelliği taşıyan büyük endüstriyel kazalar, ulaştırma kazaları, maden kazaları, kritik yapı çökmeleri, denetimsiz işletme ya da maden atığının yol açtığı çevre kirliliği ve hasarları, yangınlar, diğer kaza ve yapı çökmeleridir.
Ülkemizde ve dünyada afet risklerinin belirlenmesi ve değerlendirmesi çalışmalarında hangi etkenler öne çıkmaktadır?
İklim değişikliğinden kaynaklanabilen olumsuz etkiler ve hızlı kentleşme sürecinin, demografik, sosyal, ekonomik eğilimlerin doğal kaynaklar üzerindeki baskıları ve doğa kaynaklı tehlikelerle etkileşiminin olumsuz sonuçları öne çıkmaktadır.
Etkilerinin ortaya çıkışına göre afetler kaça ayrılır?
Yavaş gelişen afet ve ani gelişen afet olmak üzere ikiye ayrılır.
- Yavaş gelişen afet (Slow-onset disaster): Etkileri zaman içerisinde ortaya çıkan, sosyal ve ekonomik sonuçları kriz yaratabilen, çoğu zaman iklim değişikliği, çevresel bozulma süreçleriyle ilişkili, kuraklık, çölleşme, deniz suyunun yükselmesi, salgın hastalık vb. afetlerdir.
- Ani gelişen afet (Rapid-onset/Sudden-onset disaster): Tehlikenin tetiklemesiyle aniden ya da beklenmedik bir zamanda meydana gelen ve etkileri fiziksel tahribatla hemen ortaya çıkan deprem, volkan püskürmesi, ani sel, kimyasal patlama, kritik altyapılarda arıza, ulaştırma kazası vb. afetlerdir.
Günümüzde belirlenen afet yönetim aşamaları nelerdir?
Günümüzde afet yönetimi aşamaları, önleme (prevention) de eklenerek, ağırlıklı olarak dört başlık altında toplanmaktadır: Bunlar;
- önleme ve zarar azaltma,
- hazırlık,
- müdahale,
- iyileştirmedir.
Az gelişmiş ülkelerde afet yönetimi nasıl olmaktadır?
Fiziksel, sosyal, ekonomik ve kurumsal altyapısı daha zayıf ya da en güçsüz olan ülkelerde ise afet yönetimindeki önceliğin ağırlıklı olarak mevcut sınırlı risk azaltma kapasitelerinin geliştirilmesi, müdahalenin daha etkili hale getirilmesi olduğu gözlenmektedir.
Sürdürülebilir kalkınma nedir?
Sürdürülebilir kalkınma, en yaygın tanımıyla, bugünün ihtiyaçlarını gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneğinden (olanağından) ödün vermeksizin karşılayabilen kalkınmadır. Sürdürülebilir kalkınma ile sosyal, ekonomik ve ekolojik hayatın birlikte geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Afete dayanıklılık tanımında belirtilen kapasite özellikleri nelerdir?
- Etki azaltma kapasitesi,
- Uyum geliştirme kapasitesi ve
- Dönüştürme kapasitesi olmak üzere 3’e ayrılır.
Kalkınmış ülkelerde afet yönetimi nasıl olmaktadır?
Afet yönetimi unsur ve bileşenlerinin olağan kamu yönetimi yapısında yer aldığı kalkınmış ülkelerde, yaklaşım, strateji, süreç ve uygulamalar ağırlıklı olarak tüm sektörlerde, toplumun her kesiminin afete dayanıklılığını geliştirme, mevcut durumu daha iyileştirme yönünde şekillenmektedir.
Kalkınmakta olan ülkelerde afet yönetimi nasıl olmaktadır?
Sosyal ve ekonomik kalkınma ve büyüme düzeylerine de bağlı olarak kalkınmakta olan ülkelerde, ağırlıklı olarak afete müdahaleye hazırlık ve müdahale üzerinde odaklanan ve afet risk azaltmayı afet öncesi ile sınırlı tutan yaklaşımdan, afet yönetiminin tüm süreçlerini kapsamayı ve bu süreçleri kurumsallaşma, risk azaltma ve sürdürülebilir kalkınma ile bütünleştirmeyi hedefleyen bir sisteme geçiş gözlenmektedir.
Sendai Çerçevesinin politikası nedir?
Sendai Çerçevesi, küresel düzeyde afet risklerinin azaltılmasına odaklanan, afetlerin yönetimiyle sınırlı kalmayıp, esas olarak afet risklerinin yönetimine yönelen bir politikayı yansıtmaktadır.
Dönüştürme kapasitesi nedir?
Tehlikenin (olumsuz dış etkenin) etkili olamaması için tümüyle yeni bir sistem kurma yeteneğidir (tüm sistemle ilgili değişiklikler yapılarak daha kalıcı dayanıklılık). Böyle bir gereklilik mevcut ekolojik, ekonomik ya da sosyal yapıların sistemi korunmasız hale getirmesiyle ortaya çıkabilir.
Afete dayanıklılık nedir?
Afete dayanıklılık, tehlikelere maruz kalan bir sistem, topluluk ya da toplumun tehlikenin etkilerine karşı, kendi temel yapı ve fonksiyonlarını risk yönetimiyle koruma ve yenileme dahil olmak üzere, zamanında ve yeterli biçimde karşı koyma, sönümleme, intibak etme (duruma uygun davranma), uyum sağlama, dönüşme ve iyileşme yeteneğidir.
Afet meydana gelme (oluş) sıklığına göre nasıl tanımlanmaktadır?
Meydana gelme (oluş) sıklığına göre tanımlama: Sık görülen afetler (Frequent disasters): Sık görülen, genel olarak tekrarlayan sel, heyelan, fırtına, kuraklık vb. yerel tehlikeler ve hava koşullarıyla ilişkilidir. Çoğu zaman sıklığı yüksek ve kayıpları daha düşük olaylarla ilişkilendirilen yaygın risk (extensive risk) ile tanımlanan, kırsal ve kentsel yerleşimlerde, yaygın bir coğrafyada karşılaşılabilen afetler özellikle yoksulluk, plansız kentleşme ve çevresel bozulmanın etkisiyle yerleşimler bakımından sürekli hale gelebilir, etki ve kayıpları çoğalarak artabilir. Seyrek görülen afetler (Infrequent disasters): Orta ya da düşük sıklıkta görülen ve ağır can, varlık ve çevre kayıplarına yol açabilen afetler güçlü deprem, tsunami, volkan püskürmesi, aşırı sel ya da kuvvetli fırtına gibi büyük olaya yol açabilecek belli başlı tehlikelerle bağlantılıdır; genellikle sıklığı düşük ve kayıpları yüksek olaylarla ilişkilendirilen yoğun risk (intensive risk) ile tanımlanan bu afetler nüfusun yoğun olduğu büyük yerleşimlerde ya da alanlarda, tehlikeye maruz ve zarar görebilir insan ve varlık sayısının sürekli arttığı koşullarda ağır kayıplara yol açabilmektedir.
Afetlerin artışında esas etken olan koşullar nelerdir?
Tehlikelerin risk oluşturması ve afete dönüşme potansiyelinin artmasında, tehlikeye maruz nüfusun ve varlıkların sayı ve değer olarak sürekli artması; hızlı nüfus artışı, hızlı ve yeterince planlı ve denetimli olmayan kentleşme ve sanayileşme ile iklim değişikliğinin fiziksel, sosyal, ekonomik ve idari süreçlerle olumsuz etkileşimi sonucunda ortaya çıkan, istikrarsız ve güvensiz koşullar etkilidir.
Mevcut tehlikelerle başa çıkmada ülkelerin fiziksel, ekonomik ve sosyal kapasitelerinin ve yerel kaynaklarının yetersizliği, afet türüne göre baş etme kapasitelerinin yeterince geliştirilememesi, sınır ötesi afetlerin olası etkilerinin yeterince bilinmemesi zarar görebilirliği ve afet riskini artırmaktadır.
Yeni ve gelişmekte olan afet tehlikeleri ile ilgili araştırma ve çalışmaların henüz yeterli olmaması, yerleşimlerde mevcut fiziksel ve özellikle kritik altyapının yeni afet riskleri karşısında yetersiz kalması, sosyal, ekonomik, çevresel zarar görebilirliğin azaltılmasına yönelik çok sektörlü ve koordine (eş güdümlü) önlemlerin yeterince geliştirilmemesi yeni afet risklerini gündeme getirmektedir.
Can kaybı ve doğrudan mal hasarları dışında, afetin kısa ve uzun dönemdeki çok yönlü etkileri, etkilenen nüfusun özellikleri, dolaylı ve ikincil kayıplar ile ilgili ayrıntılı sayısal, sosyal, ekonomik verilere dayalı bilginin mevcut ya da yeterli olmaması zarar azaltma ve hazırlık süreçlerini olumsuz etkilemektedir.
Afet genel tanımlamayla nasıl kabul edilmektedir?
Afet, genel tanımlamayla, özünde toplumun bir kesiminin ya da tümünün baş edebilme kapasitesini aşarak olağan yaşam düzenini bozan, kayıplara yol açan ve olay yerinin dışından yardım gerektiren ciddi durum olarak kabul edilmektedir.
Uyum geliştirme kapasitesine örnek olarak ne verilebilir?
Uyum geliştirme kapasitesine örnek olarak, hanelerin geçim kaynaklarının çeşitlendirilmesi, kamu hizmetlerinin sağlanmasında özel sektörün de yer alması, değişen iklim şartlarına uyumlu, örneğin kuraklığa dayanıklı ürün geliştirilmesi sayılabilir.
Afetler ve afet yönetimi alanında uluslararası genel kabul gören bilgi, tanım, yaklaşım, standart ve uygulamalar hangi faktörlerden etkilenmektedir?
Afetler ve afet yönetimi alanında uluslararası genel kabul gören bilgi, tanım, yaklaşım, standart ve uygulamalar sürekli gelişmekte, yenilenmekte ve doğrudan ya da dolaylı olarak çok çeşitli faktörlerden etkilenmektedir. Bu faktörler arasında, yerleşimlerde mevcut ve gelişmekte olan afet tehlike ve risklerinin çeşitliliği, afet geçmişinin ve edinilen derslerin varlığı (örneğin, kuşaktan kuşağa aktarılan afet ve korunma bilgisi); ülkelerin fiziksel, iklim ve nüfus özellikleri, kamu yönetimi ve kalkınma düzeyleri bakımından benzerlik ve farklılıkları; bilim dallarına özgü kavram ve yaklaşım farklılıkları (örneğin, kriz, tehlike, risk, dayanıklılık vb. aynı kavramın sosyal bilimlerde, mühendislik bilimlerinde ve afet bakımından farklı tanımlanması), bilimsel çalışmalar ile saha uygulamaları ve yerel bilgi arasındaki uyum ya da uyumsuzluklar (örneğin, akademik inceleme ve araştırmalarda afet yönetimi bakımından önemli yerel fiziksel, sosyoekonomik, kültürel, çevresel özelliklerin yeterince gözetilmemesi); çalışma yaşamındaki olağan kurumsallaşma ve faaliyet standartları (örneğin, bilgi ve iletişim sistemleri, kalite yönetimi, iş güvenliği, risk değerlendirmesi, veri analizi) ile afet yönetimi düzenlemeleri arasındaki benzerlik ve farklılıklar sayılabilir.
Kapsamlı yaklaşım nedir?
Afet yönetiminin birbirinden farklı ancak birbirinden bağımsız olmayan tüm aşamalarını kapsayacak şekilde, tüm aşamaların birbiriyle ve sürdürülebilir kalkınmayla olan bağlarını dikkate alan strateji, planlama ve uygulamaların önceden geliştirilmesi; afet yönetiminin tüm aşamalarında tüm kurumların görev ve faaliyetleri bakımından mevcut, yeni ve gelişmekte olan tüm afet risklerinin belirlenmesi, önlenmesi ve azaltılmasının esas alınması ve uygulanmasıdır.
İkincil afet nedir ve ikincil afete örnek veriniz.
Afetler her zaman tek tehlikeden kaynaklanmamaktadır. Bazen iki ya da daha fazla sayıda afet birbirinden bağımsız olarak aynı anda ya da birbirini izleyerek art arda meydana gelebilir (compound disasters). Bir afet sonrasında, onun etkisi ya da tetiklemesiyle meydana gelen ve afet özelliği taşıyan olay ya da olaylar ikincil afet (secondary disaster) olarak da adlandırılmaktadır. İkincil tehlikeler yalnızca ülke içindeki afetlerle sınırlı olmayıp, sınır ötesi afetlerin etkileriyle de ortaya çıkabilmektedir; bu durumun örnekleri arasında 1986’da Çernobil’de nükleer santral (reaktör) kazasının, 2010’da İzlanda’da aktif volkan hareketinin sınır ötesi olumsuz etkilerinin Türkiye’de de gözlenmesi sayılabilir.
Afet yönetiminin günümüzde genel kabul gören temel yaklaşım ve prensipleri (ilkeleri) nelerdir, açıklayınız?
Kapsamlı Yaklaşım (comprehensive approach): Afet yönetiminin birbirinden farklı ancak birbirinden bağımsız olmayan tüm aşamalarını kapsayacak şekilde, tüm aşamaların birbiriyle ve sürdürülebilir kalkınmayla olan bağlarını dikkate alan strateji, planlama ve uygulamaların önceden geliştirilmesi; afet yönetiminin tüm aşamalarında tüm kurumların görev ve faaliyetleri bakımından mevcut, yeni ve gelişmekte olan tüm afet risklerinin belirlenmesi, önlenmesi ve azaltılmasının esas alınması ve uygulanması. • Tüm Tehlikelerin Dikkate Alınması Yaklaşımı (all-hazards approach): Afet yönetimi ile ilgili süreç, görev ve faaliyetlerde mevcut tüm afet tehlikelerinin yanı sıra, yeni ve henüz yeterince belirlenemeyen tehlikeler ve sınır ötesi tehlikelerin de dikkate alınarak önlem ve hazırlık geliştirilmesi; tüm tehlikeleri esas alan ve farklı tehlikeler için benzer biçimde uygulanabilecek genel nitelikli hazırlıkların ve faaliyetlerin gerçekleştirilmesi; idari ve teknik bakımdan ayrıca hazırlık ve müdahale gerektiren tehlike ve riskler için olay türüne özel (spesifik) planlama ve düzenlemelerin de yapılması. • Bütünleşik Yaklaşım (integrated approach): Afet yönetimine tüm kurumlar ve kaynakların dahil edilmesi; kamu, özel, sivil, akademik tüm kurum ve kuruluşların afet yönetiminde kendine özgü rolleri, karşılıklı ilişki ve faaliyet bütünlüğü çerçevesinde, eşgüdüm içinde yer alması, yönetişime dayalı kurumsallaşmanın güçlendirilmesi, kurumların rekabet içinde değil tamamlayıcı rol üstlenmesi; afet yönetimi aşamalarıyla ilgili faaliyetlerin her kademede, her ölçekte, her sektördeki kurum ve kuruluş tarafından günlük yönetim faaliyetlerine entegre edilmesi. • Afete Hazır, Dayanıklı Toplum (prepared, resilient community): Afet tehlike ve riskleri karşısında halkın farkındalığının artırılması, her düzey ve ölçekte afet yönetimi süreçlerine tüm sektörlerden -kamu, özel, sivil, akademik- etkili katılımın sağlanması, afetten korunma kültürünün yaygınlaştırılması; toplumun afete dayanıklılığının güçlendirilmesi için kaynak, kapasite ve mekanizmaların geliştirilmesi, bu amaçla gerçekleştirilecek uygulamalarda yerel fiziksel, sosyal, ekonomik, çevresel ve kültürel özelliklerin dikkate alınması; mevcut, yeni ve gelişebilecek afet tehlike ve riskleri karşısında daha korunmasız, zarar görebilirliği daha yüksek birey ve gruplara öncelik verilmesi; yerel yönetim faaliyetlerinin afet tehlikesi, tehlikeye maruzluk, zarar görebilirlik ve afet risk değerlendirmeleri ile bütünleştirilmesi; afet risk azaltma ve dayanıklılığı geliştirme süreçlerinin ve aynı zamanda afete hazırlık ve müdahale çalışmalarının etkili biçimde gerçekleştirilmesi için yerleşimlerdeki yönetim birimlerinin konum, kapasite ve kaynak bakımından güçlendirilmesi.
Afete dayanıklılık ile ne hedeflenmektedir?
Afete dayanıklılık ile hedeflenen, ülke, toplum ve hanelerin, tehlikelerin yol açabileceği ani ya da uzun süreli olumsuz etkilerle, temel yapı ve fonksiyonlarını korumak suretiyle, yaşam koşullarını sürdürerek ya da ileriye dönük planlarından vazgeçmeden dönüştürerek baş edebilmeleridir.
Hızlı ve yeterince planlı ve denetimli olmayan kentleşmenin afet tehlike ve riskleri bakımından başlıca olumsuz etkileri nelerdir?
Hızlı ve yeterince planlı ve denetimli olmayan kentleşmenin afet tehlike ve riskleri bakımından başlıca olumsuz etkileri de şu şekilde özetlenebilir: • Kırsal alandan kentlere artan göçler ve kentlerde plansız ve niteliksiz büyümenin fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel zarar görebilirliği artırması, • Yapılaşma alanları ve özelliklerinin belirlenmesinden yapı kullanma iznine uzanan ve yerel yönetimlerin denetimde olan süreç ve sistemlerin uygulanmasında eksiklikler olması, • Kent altyapılarının yapılaşma hızına uygun geliştirilememesi; kritik altyapıların yerel özellikleri ve iklim değişikliğinin olası olumsuz etkilerini dikkate alan, riske duyarlı planlama, tasarım ve yapım kurallarına yeterince uygun olmaması, • Nüfusun özellikle göç alarak arttığı büyük kentlerde yaşayanların yerleşimdeki afet tehlike ve riskleriyle ilgili farkındalığının, sosyal iletişim ve mekansal uyumlarının yetersizliği, • Kentlerde ekonomik zarar görebilirlikleri yüksek kesimlerin yaşam kalitesinin iyileştirilmesi için kamu, özel, sivil sektör işbirliğiyle etkili ve sistemli katkının yeterince sağlanamaması, • Yerleşimlerde yaşama ve çalışma koşullarında dengesizliklerin varlığı, yenilerinin oluşması, • Denetimsiz kentleşme ve ekonomik faaliyetlerin, nüfusun çeşitlenen ihtiyaç, tercih, tüketim alışkanlıklarının çevre, doğal kaynaklar üzerinde baskısının artması, • Kentsel yerleşimlerde yoğun nüfus, bina stoku, endüstriyel faaliyet ve araç trafiğine bağlı ikincil tehlikelerin oluşması, • Büyük endüstriyel kazaların aralarında yeterli güvenlik mesafesi olmayan işletmelerde ve çevrede zincirleme olaylara (domino etkisi) yol açabilecek olması, • Yerleşimlerde yatırım desteğini kaybetmemek için ya da çeşitli siyasi, idari, ticari kaygılarla yerel afet riskleri ve zarar görebilirlik konularının tam olarak yansıtılmaması, • Yerleşimlerde afet risk değerlendirmelerine yapılar üzerinden, fiziksel ve teknik açıdan yaklaşılması, sosyal, ekonomik, çevresel boyut, etken, etki ve olası sonuçların yeterince araştırılmaması, • Yerleşimlerde öne çıkan yapısal afet risk ve zarar azaltma önlemlerinin ötesinde yapısal olmayan afet risklerinin ve önlemlerin yeterince kapsamlı araştırılmaması; alınması gereken yapısal ve yapısal olmayan önlemler için hane, kurum ve yerleşim düzeylerinde yeterli zaman ve mali kaynak ayrılmaması.
Teknoloji kaynaklı afetler nasıl olaylardır? Teknoloji kaynaklı afetlere örnek veriniz.
Teknoloji kaynaklı afetler, genel olarak, işletmelerde çoğunlukla insanların ve kurumların bilgisizlik, yanlış uygulama, bilerek ya da bilmeyerek ihmal, dikkatsizlik, denetimsizlik, tedbirsizlik, kurallara uyulmaması ya da mekanik veya teknik aksama vb. nedeniyle meydana gelen ve ağır can, mal ve çevre kayıplarına yol açan olaylardır. Örnek olarak, afet özelliği taşıyan endüstriyel kazalar (işletme yapılarında çökmeler, patlamalar, teknik-mekanik nedenli yangın, enerji/ boru hattında sistem kaynaklı kazalar, gaz sızıntısı, kimyasal saçıntı, radyasyon, zehirlenme vb), ulaştırma kazaları (kara, deniz/su, hava, demir yolu kazaları) ile diğer benzer kaza ve durumlar (maden kazaları, nükleer santral kazaları, baraj yıkılması vb. kritik yapı çökmeleri, denetimsiz işletme ya da maden atığı hasarları, asit yağmuru, endüstriyel kirlilik vb) sayılabilir. Teknoloji kaynaklı afetler doğa kaynaklı afetlerin etkisi ya da tetiklemesiyle de meydana gelebilmektedir. Ülkemizde 1999 Marmara Depremi sırasında Kocaeli’de depremin zarar verdiği rafinerinin petrol tanklarında yangın çıkması, Yalova’da depremden zarar gören elyaf fabrikasının tanklarından tehlikeli kimyasal madde sızıntısı olması; dünyada 2005’te ABD’de Katrina kasırgası, 2011’de Japonya’da Sendai Tohuku depremi ve tsunami sırasında sanayi tesislerinin, kritik altyapı sistemlerinin, nükleer santral, petrol, gaz hatlarının tahribata uğraması ve tehlikeli madde yayılımı doğa kaynaklı afetlerin tetiklediği teknoloji kaynaklı afetlerin (NaTech disasters / Natural disasters trigerring Technological disasters) örnekleri arasında sayılabilir.
Bütünleşik yaklaşım nedir?
Afet yönetimine tüm kurumlar ve kaynakların dahil edilmesi; kamu, özel, sivil, akademik tüm kurum ve kuruluşların afet yönetiminde kendine özgü rolleri, karşılıklı ilişki ve faaliyet bütünlüğü çerçevesinde, eş güdüm içinde yer alması, yönetişime dayalı kurumsallaşmanın güçlendirilmesi, kurumların rekabet içinde değil tamamlayıcı rol üstlenmesi; afet yönetimi aşamalarıyla ilgili faaliyetlerin her kademede, her ölçekte, her sektördeki kurum ve kuruluş tarafından günlük yönetim faaliyetlerine entegre edilmesidir.
İklim değişikliğiyle ilgili olarak doğa kaynaklı afetlerden etkilenebilirlik incelemelerinde öne çıkan başlıca konular nelerdir?
İklim değişikliğiyle ilgili olarak doğa kaynaklı afetlerden etkilenebilirlik incelemelerinde öne çıkan başlıca konular şu şekilde özetlenebilir: • Hidro-meteorolojik afetlerin sıklığı, şiddeti ve etkileme sürelerinde artışlar olması, • Plansız ve risk altındaki yerleşimlerde yaşamın, sosyal ve ekonomik değerlerin afete daha fazla maruz kalması, • Şiddetlenen yağışlar nedeniyle büyük şehirlerde (megapollerde) şehir sellerinin artması, • Şiddetlenen kuraklık vb. nedenlerle çevre ve iklim göçleri ve göçmenlerinin artması, • Ağaç kurumaları, orman zararlıları ve yangınlarındaki artışlar, • Gök gürültülü fırtınaların (oraj) sayısındaki artış nedeniyle bitkisel üretimin daha fazla hasara maruz kalması, • Tarım, orman, sigorta, enerji ve su sektörlerinin olumsuz etkilenmesi.
Etki azaltma kapasitesi nedir?
Sistemin temel yapı ve fonksiyonları korumak ve yenilemek için mevcut başetme yöntemlerini kullanarak olumsuz etkilere karşı hazırlanma, zarar azaltma ya da önleme yeteneğidir.
Afete hazır, dayanıklı toplum nedir?
Afet tehlike ve riskleri karşısında halkın farkındalığının artırılması, her düzey ve ölçekte afet yönetimi süreçlerine tüm sektörlerden -kamu, özel, sivil, akademik- etkili katılımın sağlanması, afetten korunma kültürünün yaygınlaştırılması; toplumun afete dayanıklılığının güçlendirilmesi için kaynak, kapasite ve mekanizmaların geliştirilmesi, bu amaçla gerçekleştirilecek uygulamalarda yerel fiziksel, sosyal, ekonomik, çevresel ve kültürel özelliklerin dikkate alınması; mevcut, yeni ve gelişebilecek afet tehlike ve riskleri karşısında daha korunmasız, zarar görebilirliği daha yüksek birey ve gruplara öncelik verilmesi; yerel yönetim faaliyetlerinin afet tehlikesi, tehlikeye maruzluk, zarar görebilirlik ve afet risk değerlendirmeleri ile bütünleştirilmesi; afet risk azaltma ve dayanıklılığı geliştirme süreçlerinin ve aynı zamanda afete hazırlık ve müdahale çalışmalarının etkili biçimde gerçekleştirilmesi için yerleşimlerdeki yönetim birimlerinin konum, kapasite ve kaynak bakımından güçlendirilmesidir.
Afetlerin veri tabanı ölçütlerine göre tanımlaması nasıl yapılmaktadır?
Afetlerde can kaybı, etkilenen nüfus, ekonomik kayıplar başta olmak üzere verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve kaydedilmesi yeni afetlerin önlenmesi, zarar azaltma ve müdahaleye etkili hazırlık bakımından özellikle önem taşımaktadır. Uluslararası veri tabanı çalışmalarında farklı ölçütler kullanılmaktadır; örneğin, olayın afet olarak nitelendirilmesi için en fazla kullanılan bir yöntem şu ölçütlere dayanmaktadır: 10 ya da daha fazla ölüm olması, 100 ya da daha fazla insanın etkilenmesi (yaralı, evsiz kalan, yer değiştiren vd), etkilenen ülkede acil durum/olağanüstü hal ilan edilmesi ve/veya uluslararası yardım istenmesi (örnek, EM-DAT). Sınırlayıcı ölçüt konulmadan, belirlenmiş ortak format kullanılarak, ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerde, orta ve küçük ölçekli afetler dahil, afetlerle ilgili can kaybı, etkilenen nüfus ve kritik altyapı, fiziksel, ekonomik, sosyal, çevresel kayıp ve zararlarla ilgili tüm verilerin yer aldığı, paylaşıma açık veri tabanı uygulamaları da bulunmaktadır.
Küçük ölçekli ve büyük ölçekli afeti tanımlayınız. Ölçeğe göre tanımlama neden önemlidir?
- Ölçeğe göre tanımlama: Küçük ölçekli afet (Small-scale disaster): Yalnızca aynı yerel çevrede yaşayan toplulukları etkileyen ve dışarıdan yardım almalarını gerektiren afet. Büyük ölçekli afet (Large-scale disaster): Toplumu etkileyen, ulusal ya da uluslararası düzeyde yardım gerektiren afet. Ölçeğe göre tanımlama afetin olası etki derecesini ve gereken destek seviyesini belirlemek bakımından özellikle önemlidir, bu şekilde afete müdahalenin organizasyonu, koordinasyonu ve kaynak yönetimi etkili olarak sağlanabilmektedir.
Afet risk azaltma ile ne hedeflenmektedir?
Günümüzde afet risk azaltma ile hedeflenen, yeni risklerin önlenmesi, mevcut risklerin azaltılması ve risk olasılığını, etkisini azaltmak için alınan önlemlerden sonra geriye kalan artık risklerin (kalıntı/residual risk) yönetilmesi yoluyla, afete dayanıklılığın güçlendirilmesi ve dolayısıyla sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilmesine katkı sağlanmasıdır.
Ülkemizde ve dünyada afetlerin artışında, afetlerin günümüzde geçmişe göre daha düzenli izlenebilmesi ve kaydedilebilmesinin rolü olmakla birlikte, esas olarak hangi koşulların etken olduğu belirtilebilir?
Ülkemizde ve dünyada afetlerin artışında, afetlerin günümüzde geçmişe göre daha düzenli izlenebilmesi ve kaydedilebilmesinin rolü olmakla birlikte, esas olarak şu koşulların etken olduğu belirtilebilir: • Tehlikelerin risk oluşturması ve afete dönüşme potansiyelinin artmasında, tehlikeye maruz nüfusun ve varlıkların sayı ve değer olarak sürekli artması; hızlı nüfus artışı, hızlı ve yeterince planlı ve denetimli olmayan kentleşme ve sanayileşme ile iklim değişikliğinin fiziksel, sosyal, ekonomik ve idari süreçlerle olumsuz etkileşimi sonucunda ortaya çıkan, istikrarsız ve güvensiz koşullar etkilidir. • Mevcut tehlikelerle başa çıkmada ülkelerin fiziksel, ekonomik ve sosyal kapasitelerinin ve yerel kaynaklarının yetersizliği, afet türüne göre baş etme kapasitelerinin yeterince geliştirilememesi, sınır ötesi afetlerin olası etkilerinin yeterince bilinmemesi zarar görebilirliği ve afet riskini artırmaktadır. • Yeni ve gelişmekte olan afet tehlikeleri ile ilgili araştırma ve çalışmaların henüz yeterli olmaması, yerleşimlerde mevcut fiziksel ve özellikle kritik altyapının yeni afet riskleri karşısında yetersiz kalması, sosyal, ekonomik, çevresel zarar görebilirliğin azaltılmasına yönelik çok sektörlü ve koordine (eşgüdümlü) önlemlerin yeterince geliştirilmemesi yeni afet risklerini gündeme getirmektedir. • Can kaybı ve doğrudan mal hasarları dışında, afetin kısa ve uzun dönemdeki çok yönlü etkileri, etkilenen nüfusun özellikleri, dolaylı ve ikincil kayıplar ile ilgili ayrıntılı sayısal, sosyal, ekonomik verilere dayalı bilginin mevcut ya da yeterli olmaması zarar azaltma ve hazırlık süreçlerini olumsuz etkilemektedir.
Afet risk yönetimi nedir?
Afet risk yönetimi, yeni afet riskini önlemeye, mevcut afet riskini azaltmaya, artık (kalıntı) riski yönetmeye, bu şekilde dayanıklılığı güçlendirmeye ve afet kayıplarını azaltmaya yönelik afet risk azaltma politikaları ve stratejilerinin uygulanmasıdır.
1992’de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve o zamanki Birleşmiş Milletler Afet Yardım Ofisi (UNDRO) tarafından geliştirilen döngüsel afet yönetimi aşamaları nelerdir?
1992’de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve o zamanki Birleşmiş Milletler Afet Yardım Ofisi (UNDRO) tarafından geliştirilen döngüsel afet yönetimi aşamaları ise beş başlıktan oluşmuştur: Acil yardım (relief), rehabilitasyon (rehabilitation), yeniden inşa (reconstruction), zarar azaltma (mitigation), hazırlık (preparedness).
Ülkemizin hem mevcut hem de geleceğe dönük afet tehlike ve riskleri dikkate alındığında afetler bakımından çok hassas bir konumda olduğunu gösteren başlıca örnekler nelerdir?
Türkiye, jeolojik-jeomorfolojik ve hidrometeorolojik özellikleri bakımından doğa kaynaklı afet tehlikelerine sürekli maruzdur. Mevcut tehlikelere ek olarak, özellikle iklim değişikliğiyle bağlantılı yeni ve gelişmekte olan tehlikeler gündemdedir. Ülkemizde doğa kaynaklı afet kayıplarında deprem, heyelan ve sel olayları ilk üç sırayı almaktadır. Deprem, heyelan ve sel dışında, rüzgâr ve kar fırtınaları, dolu, don, kaya düşmesi, yıldırım, çığ, sıcak hava dalgaları ile bağlantılı olaylar ve orman yangınları önemli can kaybı ve ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Depremlerin bir kısmının ülkemizi çevreleyen denizlerde farklı yükseklikte tsunamiyi tetikleyebildiği de gözlenmiştir. • Ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınma sürecinde gösterdiği gelişme ile yeni alanlarda ve sürekli artan varlıkları, ülke düzeyinde afet tehlikesine maruz nüfus ve varlıkları da sayı ve değer olarak artırmaktadır. Ülkemizin en yoğun yerleşim, üretim merkezleri ve kritik altyapıları afet risklerinin yüksek olduğu bölgelerde kuruludur. Kent ve sanayi yerleşmelerinin deprem riski yüksek Marmara bölgesinde, özellikle Türkiye’nin ve dünyanın en büyük (metropol) kentlerinden olan ve ortasından uluslararası bir su yolu (Boğaz) geçen İstanbul ve çevresinde yoğunlaşması, deprem ve olası büyük kazalarda her alanda kayıp ve zarar riskini artırmaktadır. • Türkiye’de afet kayıpları depremden sonra en fazla maden ve ulaştırma kazalarında yaşanmaktadır. Ülke tarihindeki teknoloji kaynaklı başlıca afetler, sonuçları itibarıyla afet özelliği taşıyan büyük endüstriyel kazalar, ulaştırma kazaları, maden kazaları, kritik yapı çökmeleri, denetimsiz işletme ya da maden atığının yol açtığı çevre kirliliği ve hasarları, yangınlar, diğer kaza ve yapı çökmeleridir. • Geçmiş afetler dikkate alındığında, doğa ya da teknoloji kaynaklı bir afetin tetiklemesiyle zincirleme olarak ortaya çıkabilen ikincil afetler sözkonusudur. Ülkemiz yakın geçmişte sınır ötesi doğa ve teknoloji kaynaklı afetlerin olumsuz etkileri ile de karşılaşmıştır. • Dünyadaki sosyal, ekonomik, siyasal konjonktür, eğilimler ve globalleşmenin etkileri, Türkiye’nin yer aldığı bölgede afet yönetimi kapsamında yeni karmaşık (insani) acil durum riskleri taşımaktadır. Ülkemiz uluslararası ve bölgesel coğrafi konumu nedeniyle, sınır ötesi asayişle ve siyasi parametrelerle ilişkili olarak, yönetimlerin ya da toplulukların siyasi, ekonomik, sosyal karar ve tercihlerinin sonucu olan ve yaygın can, mal ve çevre kayıpları ile ortaya çıkan karmaşık (insani) acil durumlarla, özellikle ülke dışından kitlesel nüfus hareketleriyle sıkça karşılaşmaktadır. Türkiye bu konuda, sığınmacı ve mülteciler açısından hem hedef ülke hem de geçiş ülkesi konumuyla uzun bir tarihi geçmişe ve deneyime sahiptir.
Günümüzde afet yönetimi aşamaları nelerdir?
Günümüzde afet yönetimi aşamaları, önleme (prevention) de eklenerek, ağırlıklı olarak dört başlık altında toplanmaktadır: Önleme ve zarar azaltma, hazırlık, müdahale, iyileştirme. (PPRR ya da 2P2R: Uluslararası çalışmalarda İngilizce sözcüklerin baş harfleri kullanılarak -Prevention, Preparedness, Response, Recovery- yapılan kısaltmadır).
Afet risk yönetimi süreçleri hangi faaliyetleri içermektedir?
- Afet risk değerlendirme çerçevesinde, afet riskini oluşturan faktörlerin (tehlike, tehlikeye maruzluk ve zarar görebilirlik) analizi; mevcut ve potansiyel risk türleri, olası kayıpların büyüklüğü ve kalkınma süreçlerine olası etkilerinin belirlenmesi ve değerlendirilmesi, • Fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel bakımdan, yapısal ve yapısal olmayan zarar görebilirlik kaynaklarının belirlenmesi; her alanda önleme, zarar azaltma ve dayanıklılığı artırma amaçlı uygulamaların geliştirilmesi, • Afet risk azaltma önlemlerinin, her aşamada, sürdürülebilir kalkınma (sosyal, ekonomik, ekolojik sürdürülebilirlik) hedef, plan ve uygulamalarıyla bütünlük içerisinde uygulanması, • Afet öncesi ve sonrası tüm süreçler için finansal koruma araçlarının geliştirilmesi; finansman kaynakları, araçları ve yöntemlerinin çeşitlendirilmesi, • Afet halinde kurum, hane ve bireylerin korunması, kayıpların azaltılması ve ikincil tehlikelerin önlenmesi amacıyla, toplumda afete hazırlıklı olma bilgisinin uygulamalı olarak yaygınlaştırılması, • Afet halinde müdahalenin zamanında, hızlı ve etkili olabilmesi için merkezi ve yerel düzeyde, görevli kurumlar ve sektörler arası kapsamlı ve koordine (eşgüdümlü) afete müdahale hazırlığı yapılması, • Afet sonrasında fiziksel, sosyo-ekonomik, çevresel ortam ve koşulların, eski riskler tekrarlanmadan ya da yeni riskler yaratılmadan, güvenli biçimde iyileştirilmesi ve yeniden inşası.
Sürdürülebilir olmayan kalkınma örnekleri nelerdir?
Zarar görebilirliği dolayısıyla afet riskini artıran sürdürülebilir olmayan kalkınma örnekleri arasında endüstri yatırımlarının, ekonomik faaliyetlerin iklim değişikliğinin olası olumsuz etkileri, mevcut ve gelişmekte olan afet tehlikeleri ve riskleri değerlendirilmeden, afet risk azaltma programları ile zarar azaltmaya yardımcı teknik ve teknoloji kullanımı dikkate alınmadan planlanması ve uygulanması, altyapısı yetersiz ve denetimsiz kentleşmenin hızla yaygınlaşması, yerinde istihdamın yeterince sağlanamaması sonucu süren iç göçlerle kentlerde yapılaşma ve sağlık kurallarına aykırı yerleşimlerin (gecekondulaşma) artışı, daha korunmasız birey ve toplulukların temel hizmetlere eriş im güçlüklerini yeterince dikkate almayan düzenlemelerin yol açtığı ilave zorluklar, kentlerde ve kırsal alanda artan çevresel bozulma ve toplumsal dayanışmanın, sosyal ilişki ağlarının çeşitli fiziksel, ekonomik, teknolojik ve kültürel etkenlerle zayıflaması sayılabilir.
UNISDR tarafından önerilen güncel terminolojide (2017) afet tanımının bileşenlerini tanımlayınız.
- Tehlike (Hazard): Can kaybına, yaralanmaya ya da diğer sağlık bozucu etkilere, mal varlığının zarar görmesine, sosyal ve ekonomik işleyişin kesilmesine veya çevresel bozulmaya neden olabilen süreç, olgu ya da insan faaliyeti. • Maruz kalma (Exposure): Tehlikeye açık alanlarda yerleşik insanların, altyapı, konut, üretim kapasitelerinin ve insana ait diğer somut varlıkların durumu. • Zarar Görebilirlik (Vulnerability): Bireyin, topluluğun, varlıkların ya da sistemlerin tehlikelerin etkilerine karşı savunmasızlığını artıran fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlerin ya da süreçlerin belirlediği koşullar. • Kapasite (Capacity): Bir organizasyon (örgüt), topluluk ya da toplumda afet risklerini yönetmek ve azaltmak ve dayanıklılığı güçlendirmek için var olan tüm güçlü yönlerin, özelliklerin ve kaynakların birleşimi.
ABD’de 1979’da Federal Acil Durum Yönetimi Kurumu’nun (FEMA) kuruluşu sürecinde kapsamlı acil durum yönetimi (comprehensive emergency management) yaklaşımı sistemleşmeye başladıktan sonra acil durum yönetimi aşamaları nasıl şekillenmiştir?
ABD’de 1979’da Federal Acil Durum Yönetimi Kurumu’nun (FEMA) kuruluşu sürecinde kapsamlı acil durum yönetimi (comprehensive emergency management) yaklaşımı sistemleşmeye başlamış; Acil Durum Yönetimi aşamaları zarar azaltma (mitigation), hazırlık (preparedness), müdahale (response) ve iyileştirme (recovery) olarak şekillenmiştir.
Afet risk yönetimi kapsamında gerçekleştirilmekte olan faaliyetler nelerdir, örnekler veriniz.
Afet risk yönetimi kapsamında gerçekleştirilmekte olan faaliyetler farklı nitelik ve özellikler gösterebilmektedir, örnek olarak aşağıdaki faaliyet gruplarından söz edilebilir: • Önleyici afet risk yönetimi (prospective disaster risk management) faaliyetleri yeni risklerin gelişmesini ya da artmasını önlemeyi hedefler; özellikle afet risk azaltma politikaları uygulanmazsa gelişebilecek risklere odaklanır (örneğin, arazi kullanım planlamasının iyileştirilmesi ya da su tedarik sistemlerinin afete dirençli olması). • Düzeltici afet risk yönetimi (corrective disaster risk management) faaliyetleri mevcut durumda var olan, yönetilmesi ve azaltılması gereken riskleri ortadan kaldırmayı ya da azaltmayı hedefler (örneğin, kritik altyapının güçlendirilmesi ya da tehlikeye maruz nüfusun veya varlıkların yer değiştirmesi). • Telafi edici afet risk yönetimi (compensatory disaster risk management) faaliyetleri etkili biçimde azaltılamayan artık risk (kalıntı risk/residual risk) karşısında bireylerin ve toplumların sosyal ve ekonomik dayanıklılığını güçlendirmeyi hedefler. Bu faaliyetler afete hazırlık, müdahale ve iyileştirme faaliyetleriyle birlikte, farklı finansal araçları da kapsar (örneğin, ulusal acil durum fonları, olaya özel kredi, sigorta, sosyal güvenlik destekleri). • Toplum tabanlı afet risk yönetimi (community-based disaster risk management) faaliyetleri yerel düzeyde afetten etkilenme olasılığı bulunan nüfusun katılımını hedefler. Bu faaliyetler arasında yerel toplulukların katılımıyla tehlike, zarar görebilirlik ve kapasite analizlerinin yapılması, afet risk azaltma amaçlı yerel planlama, uygulama, izleme ve değerlendirme faaliyetleri sayılabilir. • Afet risk azaltmada yerel, yöreye özgü bilgi ve uygulamalar (local and indigenous knowledge and practices) dikkate alınması, incelenmesi ve bilimsel bilgiyle birlikte değerlendirilmesi gereken önemli kaynaklardır; tecrübeler yerel afet risk değerlendirme, afet risk yönetimi planlama ve uygulama süreçlerinde yerel, geleneksel bilgi ve uygulamaların da ihmal edilmemesi gerektiğine işaret etmektedir.